(…) İkinci Dalga çağı başladığında, madde hakkındaki çok çeşitli görüşlerimiz arasında baskınlık kazanan “atomculuk” oldu.(…) “İncelenebilen her zorluğu mümkün olduğunca küçük zerrelere” bölmek şarttı. Kısacası, İkinci dalga devam ederken, felsefi atomculuk da fiziksel atomculukla başa baş gidiyordu. (…) Farklı parçaların bir araya gelerek oluşturduğu bir evren kavramı, kesinlikle vazgeçilmez bir düşünceydi. (…)
Artık insan, kabilenin, klanın veya toplumun bir parçası olarak görülmüyor, özgür, bağımsız, başkalarından ayrı bir birey olarak ele alınıyordu. (…)
İkinci Dalga uygarlığı, nedensellik gizeminin cevabını, Newton’ın evrensel yerçekimi yasasında buldu. Newton’a göre, etki, “hareket yaratmak için nesnelere uygulanan güç” idi. Newton tarzı etki-tepki için geleneksel bir örnek, birbirlerine çarparak tüm masa üzerinde hareketlenmeye neden olan bilardo topları olabilir. (…) Dünya ayrı zerrelerden –minyatür bilardo toplarından- oluşuyorsa, bütün nedenler veya etkiler, bu topların birbiriyle ilişkilerinden kaynaklanıyor demekti. Bir zerre veya atom, bir diğerine çarpıyordu. (…)
Gerekli olan tek şey, herhangi bir fenomeni açıklamak için gereken en önemli değişkeni bulmaktı. Doğru “bilardo topu”nu bulduğumuz ve en iyi açıdan vuruş yaptığımız takdirde her şeyi başarabilirdik.
Zaman, alan ve maddenin yeni görünüşleriyle desteklenen bu yeni nedensellik kavramı, insan ırkını antik dalaverelerin tiranlığından büyük ölçüde kurtardı. Bilim ve teknolojide inanılmaz başarıların kazanılması, kavramsallık ve uygulamada mucizeler yaratılmasını sağladı. Otoriter disiplinlere kafa tuttu ve zihni binlerce yıllık esaretten kurtardı.
Ama, endüst-realite, aynı zamanda kendi hapishanesini de yarattı; bu, miktara dökemediği hiçbir şeyi dikkate almayan, sert eleştirileri sürekli teşvik eden ve hayal gücünü cezalandıran, insanları aşırı basitleştirilmiş protoplasma birimlerine indirgeyen, herhangi bir sorun için mühendislik çözümü arayan bir endüstriyel zihin yapısıydı. Diğer bir deyişle, soyut kavramların artık hiçbir önemi yoktu; beş duyuyla algılanıp sınanıp kanıtlanmadığı sürece, her şey geçersizdi.(…)
Alvin Toffler
Üçüncü Dalga, Çev: Selim Yeniçeri, Koridor Yay. ss. 139-146