Ağu
25
2010

İmgelenebilme

(…)Somut bir nesnenin, herhangi bir gözlemcide güçlü bir imge uyandırabilme olasılığının yüksek olması. Çevrenin zihindeki imgesinin işe yarar ve canlı bir biçimde belirlenebilmesini, güçlü bir biçimde kurulabilmesini kolaylaştıran şeyler, biçim, renk ya da düzenlemedir. Buna okunabilirlik, hatta belki daha da yüceltilmiş bir anlamda görünürlük de diyebiliriz, bu durumda nesneler yalnızca görünebilmekle kalmaz, duyulara çarpıcı bir biçimde şiddetle sunulurlar.
Yarım yüzyıl önce Stern, sanatsal bir objenin bu niteliğini ele almış ve ona “gözle görülebilirlik” adını vermiştir. Sanatın tek amacı bu değilse de, Stern sanatın iki temel işlevinden birinin, biçimsel belirginlik ve uyumluluk sayesinde güçlü bir biçimde algılanacak görünüş gereksinimini karşılayacak imgeler yaratmak olduğunu sezmişti. Stern, içsel anlamın ifade edilebilmesi yolunda atılacak ilk önemli adımın bu olduğunu düşünüyordu.
Bu alışılmamış anlam çerçevesinde imgelenebilen (…) iyi biçimlendirilmiş, farklı ve ilginç görünür; gözün ve kulağın daha dikkatli olmasını, olaya katılmasını ister. Böylesi bir çevrenin duyumsal açıdan kavranışı yalnızca basitleştirmekle kalmayacak aynı zamanda genişletilip derinleştirilmiş olacaktır. (…)

Kevin Lynch
“Çevrenin İmgesi”, Çev: İlknur Özdemir, Cogito Dergisi, Yaz, 1996, s.159

Yorum yapılmamış »

RSS feed for comments on this post.


Leave a Reply

You must be logged in to post a comment.

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com