Kas
01
2007

Ben bunların“cemaziyelevvelini bilirim.”

Vaktiyle devlet dairelerinde yazılar, belgeler şimdiki gibi düzgün dosyalarda saklanmaz, torbalara konularak kaldırılırdı. Yazılar birikince, üzerinde o ayın adı yazılı ince, beyaz kumaştan yapılma torbalara yerleştirilip biriktirilirdi. O zamanlar ay adları mart, nisan, mayıs… değil; şevval, cemaziyelevvel, recep, şaban… gibi eski sözcüklerdi. Bu dairede Hasan ve Hüseyin Efendi adlarında iki arkadaş vardı. Bunlar çok iyi geçinirler, birbirlerini çok severlerdi. Bir gün Hasan Efendi hastalanır, birkaç gün kaleme gelemez. Arkadaşını merak eden Hüseyin Efendi, onu yoklamak ister, evine gider. Konuğu, yatağında yatan Hasan Efendinin yanına alırlar. Biraz sonra, evin hanımı kahve pişirir, ama o vakitler kaç göç vardır. Kadın, erkeğin yanına çıkamaz ki!… Şimdi kahveyi konuğa kim sunacak? Kadıncağız, pişirdiği kahveyi odanın kapısına kadar getirir ve içerden kocasının alması için kapıyı tıkırdatır. Hasan Efendi, yattığı yerden kalkıp kahveyi almak zorunda kalır. Konuk Hüseyin Efendi, kapıya yönelen arkadaşının giydiği gömleğin arkasında kocaman bir “cemaziyelevvel” yazısı görür ve anlar ki, Hasan Efendi, dairedeki kâğıt konulan torbaları aşırıp aşırıp evine getirmekte ve iç çamaşırı yapmaktadır. Nitekim “cemaziyelevvel” ayına ait torbayı da bozdurtup kendine gömlek yaptırmıştır. Hüseyin Efendi, o gün gördüğünü ne arkadaşının yüzüne vurur, ne de başka bir kimseye söyler. Gel zaman, git zaman Hasan Efendi, çalıştığı kaleme ve arkadaşı Hüseyin Efendiye müdür olur. Yeni müdür bey, eski hırsızlığını unutup iki lafın başında memurlarına ahlâk dersi vermeye, dürüstlük taslamaya başlar. Yani insanı bıktıran bir öğütçü olup çıkar. Hüseyin Efendi, bu büyük lafları dinler, dinler, susar, sabreder ama bir gün bıçak kemiğe dayanır, ağzını açar, arkadaşlarına karşı kızgınlıkla söylenir:

 -Artık yeter yahu!… Ukalalık yapıp durmasın!… Canımıza tak dedi öğütleri. Biraz da kendisine baksın. Ben onun “cemaziyelevvelini bilirim.” der.

Arkadaşları, ne demek istediğini merak ederler, Hüseyin Efendi de müdürün vaktiyle hastayken sırtında gördüğü cemaziyelevvel torbasından bozma gömlek hikâyesini bir bir anlatır…

Enver Naci Gökşen

Atasözleri ve Deyimler, Koza Yayınları, 1979, s.18-20

Yorum yapılmamış »

RSS feed for comments on this post. TrackBack URL


Leave a Reply

You must be logged in to post a comment.

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com