Haz
28
2007
0

Yeni Görsel İşler…

Zafer Yalçınpınar- “Yerim Senin Varlığını”

——————————————————

Zafer Yalçınpınar-“Modüler Şiir Yoktur!”

——————————————————–

Zafer Yalçınpınar- Ş inside

Haz
28
2007
1

Ezeli Mağlup: E. M. Cioran

(…) 

Bu kitap 1952’de iki bin adet basıldı, dört franga satılıyordu, yirmi yılda yaklaşık iki bin adet satıldı. Ve sonunda kendime dedim ki: “İnsanlar haklı, bu kitap bir hiç, var olmayı hak etmiyor, neyse, başı¬na geleni hak etti.” Gallimard birkaç yıl önce bu kitabı cep dizisinde yayımlayınca, yolunu şaşırmış gençlik için bir tür elkitabı haline gel¬di, günümüzde en çok sivrilen kitaplarımdan biri… Kısa süre önce evime bir hanım geldi, yayıncılıkla uğraşan bir kadın, “Bu türde bir başka kitap yazmanız için ne isterseniz veririm,” dedi bana. Ona, “Yapamam…, böyle şeyler ısmarlama yazılmaz,” dedim. Ama size bir kitabın kaderinden bahsedersem: Asla, ama asla bu kitabın gö¬müldüğü yerden çıkarılacağına inanmazdım. Bu sadece Fransa’da böyle değil, Almanya’da bile kısa süre önce Berlinli bir solcu gazete benim hakkımda iki sayfa yaptı; bu kitap söz konusu ediliyor ve ma¬kalenin adı: “Nichts als Scheisse” (Sadece pislik).Ve bir dışkı denizinin içinde boğulma noktasında olduğum görülüyor. Fakat tuhaf olan, bu makalenin bana karşı olmaması. Normal olarak bunun çok sert bir eleştiri olması gerekirdi, ama hiç öyle değil. Size bu şeylerden bahsetmemin tek nedeni, her şeyin öngörülebileceğini, ama bir kitabın kaderinin öngörülemeyeceğini söylemek. Gördüğüm bütün genç yazarlara diyorum ki: “Bakın, tahminler yürütmek yarar¬sız; bir kitap yazdığınız zaman, kaderinin ne olacağı asla bilinmez. Ve bu herkes İçin geçerlidir, ama bu tecrübeyi kendimiz yaşamamız gerekir. Dolayısıyla, çok fazla yanılsamaya kapılmak veya bir kitap ilgi görmedi diye bunalıma girmek yararsız. Unutulmuş veya batmış bir kitabın birdenbire yeniden ortaya çıkma ihtimali vardır daima.” Görüyorsunuz, pek fazla iyimser olmayan ben bile, bazen iyimserleşiyorum. Böyle devam etmeyeyim, yoksa kendini beğenmişin biri zannedeceksiniz beni. (s.46)

(…)

İktidarın kötü, çok kötü olduğuna inanıyorum. Onun varlığı karşısın­da mütevekkil ve kaderciyim, ama bir musibet olduğunu düşünüyo­rum. Bakın, iktidara ulaşmış kimseler tanıdım ve bu korkunç bir şey. Ünlü olmayı başaran bir yazar kadar korkunç bir şey. Üniformalı ol­mak gibi bir şey bu; üzerinizde bir üniforma varsa, artık aynı insan olamazsınız: İşte, iktidara ulaşmak da, daima aynı olan görünmez bir üniformayı giymektir. Kendime soruyorum: Normal olan, ya da nor­mal gibi görünen bir insan, iktidarı neden kabul eder? Sabahtan ak­şama meşgul yaşamayı neden kabul eder? Muhtemelen hükmetmek bir zevk, bir zaaf olduğu içindir bu. Bunun içindir ki kendi isteğiyle iktidardan feragat eden hiçbir diktatör ya da mutlak şef örneği yok­tur. (…)İktidar şeytanidir: Şeytan, iktidar hırsı olan bir melekti sadece. İktidarı arzulamak insanlığın uğradığı en büyük lanettir. (s.22) 

E.M. Cioran

Ezeli Mağlup (söyleşiler), Çeviren: Haldun Bayrı, Metis Yayınları, 2007,

 

Haz
26
2007
0

Görsel İş: Aşkın Bezdik Hali

Aşın Bezdik Hâli – Janset Karavin

Haz
25
2007
0

ŞANS ESERİ: “Ben Ali Enver Ercan, Varlık Dergisi’nin Sahibi…”

Bazen yaşam insanın başına öyle raslantılar (kesişimler) getiriyor ki şaşkınlık içinde kalıyorsunuz ve “Her şey olabilir ya da oluyor” diye düşünüyorsunuz. Yani “Yahu bu kadarı da olmaz!” diye düşündüğünüz her olay başınıza gelebiliyor veya oluyor. Geçenlerde yaşanılanlar buna sıkı bir örnektir:

Yakın editör dostlarımdan biri taşınma telaşı içindeydi. Zorlukla Kadıköy’de kiralık bir ev buldu. Taşınma sırasında yerleşeceği apartmanın kapısının önüne kitaplarını  yığdı. Tam o sırada karşı kaldırımda duran bir adamın kendisine dik dik(bön bön) baktığını fark etti. Önce adamı umursamadı ve kitapları dairesine taşımaya devam etti. Arkadaşım birkaç sefer yaptı, ama kaldırımdaki adam hâlâ yerinden kıpırdamamıştı ve bön bön (dik dik) bakmaya devam ediyordu. Sonunda, kadırımdaki adam arkadaşıma seslendi:

 

-Kaça kiraladınız bu evi?
Arkadaşım:
– 750 YTL…
-Çok vermişsiniz…
-Ne yapalım, ama biz şimdilik memnunuz…
Kaldırımdaki adam, apartman girişine yığılmış kitaplara bakarak:
-Kaç kitap var burada?
Arkadaşım:
-3000 civarında…
-O kadar yoktur…
-İçerdekilerle birlikte 3000 eder… diyor…
Bunun üzerine kaldırımdaki adam:
Benim adım Ali Enver Ercan. Ben “varlık dergisi”nin sahibiyim….Ayrıca, sizin üst komşunuzum, bir de bendeki kitaplara gör sen!
diyor ve aşağılayıcı bir bakış atıyor…
Arkadaşım da kendini tanıtıyor ve editörü olduğu dergiden bahsediyor ve “Zafer Yalçınpınar’la neden kavgalısınız?” diye soruyor.
Ali Enver Ercan:
-Zafer Yalçınpınar’ın psikolojik sorunları var. Ben onunla muhatap bile olmam! diyor.
Arkadaşımın yanındaki başka bir arkadaşım da Enver Ercan’a:
-Zafer Yalçınpınar iyi şairdir… Sizin derginizdeki şairler piyasa adamıdır. diyor…
Ali Enver Ercan da bunun üzerine arkadaşımın mesleğini soruyor ve onun reklâm yazarı olduğunu öğrenince, asıl, arkadaşımın “piyasa adamı” olduğunu söylüyor, bir şeyler daha geveliyor ve çekip gidiyor…
Arkadaşım bana bu olayı anlatınca gülmekten yerlere yatıyorum.
Kendi kendime, “Ulan Zafer, bak, tıpkı Ece Ayhan’a yaptıkları gibi yapıyorlar sana da… Deli diyorlar… Demek ki doğru yoldasın!” diyorum.
Şimdi, Ece Ayhan’ın İlhan Berk’e yazdığı bir mektupta yer alan aşağıdaki sözleri Enver Ercan’a cevap olarak alıntılamakta fayda var:
(…)”Her alanda derin yanlışlık var. (Sözgelimi, düşünüyorum, İstanbul’daki üç fırsatçı ‘yaratık’ […, …, …] aşağı yukarı biliyorum ki ‘aman canım, söyler söyler durur, biz dalgamıza bakalım, koskoca toplum, herkesin de kendi sorunu var üstelik, sonra gerçekleri söyleyen kişiye ameliyatlar geçirmiştir deriz olur biter’ diyebilirler. Acaba kazın ayağı böyle midir? Bir adam kafaca üşütmüş olsa bile, dolaylı yoldan da olsa, gerçekleri söyleyebilir olgusu hiç değilse üç-beş kişice biliniyordur. Ben de amma iyimserim ha, dum dumalığı, bu ilkel topluluğun ilkellik gerçeğini göz önünde   bulundurmadım, yazıyorum sana.(…)Acımasızlık, gaddarlık, ölüsoygunculuk, fırsatçılık kuyuları meğerse ne denli yakınmış bizlere İlhan?”
Haz
22
2007
0

Tümceler Geliyorum

***

Bir tümce bir şeyin nasıl olduğunu söyleyebilir
ne olduğunu değil

***

Ancak bir biçimi olan vardır.

***

Kâğıt yanızlığı biliyor.
beklemeyi de…

***

Akarsuyun vakti yoktur.

***

Ölüm üstüne konuşan vardır ama
açıklık getiren yoktur.

İLHAN BERK, Tümceler Geliyorum, YKY, 2007

Haz
14
2007
0

Görsel İş: Zıkkımın Kökü

Janset Karavin’in görsel işidir…

Haz
14
2007
0

ZAFER

Cümlesi bizden yana ağaçların
Bulutlar ve yağmur bizden taraf
Dört gözle bekliyor güneş
Karıncalarla beraber zaferi
Bir haber tek bir haber
Başlaması için bayramın
Bütün yıldızlarım davetli
Fener alayına
Boyum devrilsin diyor baca
Böyle sevinçle tütersem eğer
Bahçeler bahara tövbeli
Zafere kadar

Oktay Rifat

“Yaşayıp Ölmek Aşk ve Avarelik Üstüne Şiirler” adlı kitabından

Haz
10
2007
0

Görsel iş: ŞİİRAYNAKLAR

Fotoğraf: M. Davut Yücel

Haz
08
2007
0

NO Edebiyat Sanat Seçkisi’nin ilk sayısı yayımlandı!

Üç ayda bir okurla buluşacak olan yeni No Edebiyat Sanat Seçkisi‘nin Baharsonu sayısı yayımlandı. Şiir, öykü, oyun, deneme, inceleme, mektup, gezi yazısı gibi tüm edebi türlere açık olan No’yu yayına Turgay Kantürk hazırladı, tasarımını ise Savaş Çekiç gerçekleştirdi.
No’nun bu ilk sayısında Selim İleri, Sina Akyol, Jale Sancak, Orhan Alkaya, Haydar Ergülen, Seyhan Erözçelik, Oğuzhan Akay, Metin Cengiz, Altay Öktem, Gültekin Emre, Özden Çiftçi, Serdar Koçak, Enver Topaloğlu, Deniz Durukan, Levent Tülek, Kadir Aydemir, Uygar Asan, Levent Karataş,  Zafer Yalçınpınar, Anita Sezgener, Onur Behramoğlu, Pelin Onay, Erkut Tokman, Mustafa Işık, Onur Tekin,  S. Aylin Antmen, İ. Cem Doğru ve Turgay Kantürk ürünleriyle yer alıyorlar. Geçtiğimiz Nisan ayında yaşamını yitiren Kurt Vonnegut bir söyleşiyle No’da. No’da ayrıca Meksika Kısa Öyküsü üzerine özel bir bölüm yer alıyor; Bulut Tarakçının çevirileriyle Hector Perea, Maria Antonio Campos, Jesus Gardea, Monica Lavin ve Rosa Bertran bu bölümün konukları. Nonun bu ilk sayısında Temür Koran desenleriyle yazarlarımıza eşlik ediyor.

Nonun amacı, yalnızca edebi ürünlere değil, yazı yoluyla anlam bulabilecek tüm sanatsal türlere bir zemin hazırlamak olacak. Çünkü bu sayfalar yazıda ifade bulan her sanatsal disipline açık. Artık (belki de) kanıksadığımız dayatmacı, hiza belletici, alabildiğine kirli, kollamacı (sözde yenilikçi ve güncel) ortama küçük de olsa bir delik açmak; bir nefes payı yani!Edebiyatı olduğu kadar, diğer sanatsal disiplinleri de içine alan bu rekabetçi kaos ortamından sıyrılma yolunda bir çaba belki de No; zor ama olanaksız değil! Sayılarla konuşan okurlara, yazarlara, şairlere, dergi yöneticilerine, eleştirmenlere yeniden! yeniden! yeniden! sözcüklere dönmemiz gerektiğini hatırlatma çabası belki de No.

Haz
06
2007
1

Bilmece II: Kabzımal

Edebiyatımıza Strazburg’dan katılan, “kabzımal” lâkabıyla tanınmış şiir ihracatçımız kimdir?

Haz
04
2007
1

Bilmece: Ağıl’da Yetişen Bülbül…

Ağılda bülbül beslemeye/yetiştirmeye çalışan, “Ağıl Ağızlı” lâkabıyla tanınmış Türk şairi kimdir?

 

Haz
03
2007
0

Şair Doğan Ergül’ü Kaybettik… (taşladıkça taşıyor deniz)

   

Dostumuz, Şair Doğan Ergül’ü kaybettik. Şiir içinde yatsın. 

(…)

burada sabah akşam donmuş bir denizi taşlıyoruz

taşladıkça taşıyor deniz

çocuklar oyunda hile yapan arkadaşlarına

ceza olarak bir parça bu denizden veriyorlar

akasyalar ve barbunlar bir aradalar

ortaçağ anlatıları satıyor uzun yol şoförleri

mola yerlerinde…

durup ay’a bakıyor kediler ve köpekler

dolunay akşamları…

mardinli bir gece istiyor aşıklar haftaiçleri

ve haftasonları italyan rönesansı hakkında konuşuyorlar…

mahalle bakkalı yaşlı adam boyuna bir ağacı yontuyor

anlıyoruz ki aşk soyunan bir şehirdir

 

Doğan Ergül

Aşkın ve Suların Öğleni, Babil Yayınları, 2005, s.84

Haz
01
2007
1

Lale Müldür’e İmzalı Kitaplar: Arslanbenzer ve Serkan Ozan Özağaç

Dün sahafları gezerken bir sahafta bazı kitaplar gördüm. İlgili sahaf Lale Müldür’ün kütüphanesindeki “işe yaramaz kitaplar”ı sattığını söyledi. Kitapları inceledim, kitapların içinde Hilmi Yavuz hazretlerinin Lale Müldür’e imzaladığı kitap da vardı. Belediye şairi Hilmi Yavuz beni pek ilgilendirmedi.Ancak, Lale Müldür’e imzalanan kitaplar arasında iki ilginç isim vardı: HAKAN ARSLANBENZER ve SERKAN OZAN ÖZAĞAÇ… Tarikatçı Arslanbenzer’in  dergâh yayınlarından çıkmış “Şehidet’in Erken Günlerini Anarak”  adlı kitabı Lale Müldür’e imzalıydı ve  2 Ytl’ye satılıyordu. İçinde bulunduğum durum beni güldürdü. Bu işten kâr çıkarılabileceğim ortadaydı ve kitabı satın aldım ve şu an gittigidiyor’da satışa sundum, şu adresten kitabı satın alabilirsiniz:

https://www.gittigidiyor.com/main/urun.php?id=5017378

Serkan Ozan Özağaç’ın Lale Müldür’e imzaladığı kitap ise tarikatçı arslanbenzer olayından çok daha ilginçti:  ”Ağrılar Kitabı” adlı kitap Serkan Ozan Özağaç tarafından Lale Müldür’e imzalanmıştır. Lale Müldür zamanında Serkan Ozan Özağaç’a kitapta yer alan “Marie Sophie” bölümüyle ile ilgili bir “çalıntı” suçlamasında bulunmuştur. Bu olay C Yayınları’nın sahibi rahmetli Cenk Koyuncu ile Lale Müldür arasında bir tartışmaya neden olmuştur. Tartışma basına ve gazetelere yansımış ve Cenk Koyuncu, Lale Müldür için “Lale Devri kapanmıştır.” demiştir. Kitapta bazı yerler ve sayfalar Lale Müldür tarafından işaretlenmiştir. Kitap 1-50 numaralı satışdışı kopyanın 41 numaralı olanıdır. Bu kitabı da GittiGidiyor’da satışa sundum:

https://www.gittigidiyor.com/main/urun.php?id=5017433

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com