“İstanbul Destanı” Sergisi, 4 Ocak’dan 19 Şubat’a kadar Çırağan Sarayı’nın giriş katındaki Sanat Galerisi’nde günün her saati ücretsiz olarak sanat severlerin ziyaretine açık…
Bkz:https://www.hurriyet.com.tr/kultur-sanat/etkinlik/22224253.asp
*
“İstanbul Destanı” Sergisi, 4 Ocak’dan 19 Şubat’a kadar Çırağan Sarayı’nın giriş katındaki Sanat Galerisi’nde günün her saati ücretsiz olarak sanat severlerin ziyaretine açık…
Bkz:https://www.hurriyet.com.tr/kultur-sanat/etkinlik/22224253.asp
*
Bedri Rahmi’nin Bir Deseni…
Yelken Dergisi, 1964
Yelken Dergisi’nin Şubat 1964’te yayımlanan “Resim Özel Sayısı”nda Gürol Sözen tarafından Bedri Rahmi ile gerçekleştirilmiş bir röportaja rastladım. İşbu röportajın tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/bedrirahmiroportaj.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Bedri Rahmi ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/bedri-rahmi adresinden ulaşabilirsiniz.
Bedri Rahmi Eyüboğlu, “Yaşadım”
Şiir ve Desenler, Ada Yayınları, 1977
*
Kitabı, koleksiyonuma ulaştıran Aydedim Sahaf’a çok teşekkür ederim. (Zy)
*
Bedri Rahmi’nin “Bedri ve Eren” desenlerinden biri…
*
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “imzalı” ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/imzali adresinden, Bedri Rahmi Eyüboğlu ilgilerine ise https://evvel.org/ilgi/bedri-rahmi adresinden ulaşabilirsiniz.
Milliyet Sanat Dergisi’nin 11 Ocak 1974 tarihli 62. sayısında Nüvit Özdoğru, Bedri Rahmi ile Eren Eyüboğlu’nun birlikte hazırladığı “yazma”ları ve ikilinin sanat yolculuğundaki aşamaları, durakları, değişimleri irdeleyen bir incelemede bulunmuş. Yazının tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/eyubogluyazmalari.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Bedri Rahmi Eyüboğlu ilgilerine https://evvel.org/ilgi/bedri-rahmi adresinden ulaşabilirsiniz.
Brüksel Uluslararası Sergi, 1958
*
Marmara Oteli, 1967, Çakıltaşı Mozaik
*
Cam Gözlü Balık, 1972
*
NATO Genel Merkezi Mozaik Pano, 1959
*
Manifaturacılar Çarşısı (İMÇ) Mozaik Pano I, Unkapanı, 1963
Ayrıca bkz: https://www.facebook.com/pages/
Bedri-Rahmi-Eyüboğlu/40965230483
*
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Bedri Rahmi Eyüboğlu ilgilerine https://evvel.org/ilgi/bedri-rahmi adresinden ulaşabilirsiniz.
“Fikirler” dergisinin 1948’de yayımlanan 10. sayısında ilginç bir yazıya rastladım: O yıllardaki bir serginin izlenimleri ışığında Rıza Hiti tarafından kaleme alınan bu yazıda, Eren Eyüboğlu ve Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun resim tekniğine ve bazı eserlerine ilişkin önemli bulgular yer alıyor. Yazının tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/eyuboglu1948.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Otoportreleri’nden örnekler…
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “imzalı” ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/imzali adresinden ulaşabilirsiniz.
“Nü”
Bedri Rahmi Eyüboğlu
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “imzalı” ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/imzali adresinden ulaşabilirsiniz.
Resim sanatının insanlığa sağladığı “tuşenin güzelliği”ni ve önemini görmek isteyenler, Eren Eyüboğlu için hazırlanan web sitesini ziyaret edebilirler; https://ereneyuboglu.com
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun bir taşbaskı çalışması (1958)
(Z. Yalçınpınar Koleksiyonu’ndan…)
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “İmzalı” ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/imzali adresinden ulaşabilirsiniz.
“Cahit Sıtkı Tarancı’nın Resmi ve Karanfili”
(Z. Yalçınpınar Arşivi’nden…)
2010 yılının sonbaharında, sıkı sahaf Korhan Akman (İkarus Sahaf), Cahit Sıtkı Tarancı‘nın 1946 tarihli “Otuz Beş Yaş” adlı şiir kitabından ilk bahsettiğinde, kitapla fazlaca ilgilenmemiştim ve şöyle demiştim Korhan’a: “Cahit Sıtkı’nın ‘Otuz Beş Yaş’ şiiri iyidir, herkesçe bilinir filan… Fakat imgelem ve şiir tekniği olarak düşündüğümde Cahit Sıtkı şiiri beni pek ilgilendirmiyor!” Korhan, bana ve benim şiir konusundaki tuhaf tavizsizliğime alışık olduğu için tavrımı sakince karşıladı ve yarı şakayla; “Peki Zafer, kızma yahu…” dedi. Bu konuşmanın üzerinden bir yıl geçtikten sonra, Eylül ayında Korhan’la -5. Beyoğlu Sahaf Festivali’nde- tekrardan görüştük. Şiir ve poetika üzerine orta derinlikli bir paylaşım daha yaptık ve ardından Korhan’ın bana ayırdığı Ali Suavi Sonar kapak tasarımlı, 1936 baskı tarihli “Nazım Hikmet- Şeyh Bedreddin Destanı” adlı kitabı Korhan’dan devir/satın aldım. Korhan, birden, nedense, gene Cahit Sıtkı Tarancı’nın ‘Otuz Beş Yaş’ adlı şiir kitabından söz açtı: “Bak abi, geçen sene sana söylediğim bu kitap sadece kitaptan ibaret değil… Adamın biri, Cahit Sıtkı’nın 1956’daki hazin vefatından sonra bazı gazete kupürlerini, önemli tartışmaları kitabın arasına iliştirmiş. Bu adam, sanıyorum, Cahit Sıtkı’nın cenazesine de katılmış ve cenazesinde yakasına taktığı ya da ne bileyim dağıtılan karanfillerden birini de saklamış… Tam senlik bir hikâye… Sen bunu yazarsın, paylaşırsın…” diyerek kitabı ve tüm efemeraları elime tutuşturdu, hediye etti. O anda “İşte sahici sahaflık budur!” diye düşündüm ve kendi kuşağımdan birinin -Korhan Akman’ın- tüm sahiciliğiyle, menfaat ilişkilerinden uzak bir “sahaf” ve şiir heveskârı olarak bana destek çıkması beni çok mutlu etti. Onur duydum ve coştum.
Şimdi, sıkı sahaf Korhan Akman’a verdiğim sözü tutmanın zamanı geldi çattı; Cahit Sıtkı’nın Viyana’da vefat ettiği 13 Ekim 1956 senesinin üzerinden 55 yıl geçmesine birkaç gün kaldı -yani, Korhan’ın bana hediye ettiği efemeraları EVV3L takipçileriyle paylaşmanın tam sırasıdır:
Cahit Sıtkı’nın vefatına ilişkin efemeraları biriktiren ve adını bilmediğimiz, adından emin olamadığımız bu kişinin sakladığı ilk kupür, Cahit Sıtkı’nın vefatından önce tedavi için Viyana’da bir hastaneye yatırılmasının haberidir. 11 Ekim 1956 tarihli Tercüman Gazetesi’nde yer alan bu habere https://zaferyalcinpinar.com/cahitsitki4.jpg adresinden ulaşabilirsiniz. Dikkatimi çeken ikinci kupür ise Cahit Sıtkı’nın naaşının Viyana’dan Ankara’ya getirilerek defnedilişine ilişkin… 27 Ekim 1956 tarihli Zafer Gazetesi’nde yayımlanan “Cahit Sıtkı’yı nasıl toprağa verdik” başlıklı habere https://zaferyalcinpinar.com/cahitsitki5.jpg adresinden ulaşabilirsiniz. Asıl, Cahit Sıtkı Tarancı’nın vefat ettiği 13 Ekim 1956 tarihi ile defnedildiği 27 Ekim 1956 tarihi arasında yayımlanan yazılardan bazıları, bir şairin vefatının ardından gerçekleşen polemikvari/eleştirel söylemler nedeniyle oldukça ilginç… Örneğin Çetin Altan, 20 Ekim 1956’da Cahit Sıtkı’ya ilişkin bir radyo konuşması gerçekleştiriyor. Ertesi gün -21 Ekim’de- Şahap Sıtkı İlter adlı biri çıkıp, Çetin Altan’ı ve Cahit Sıtkı üzerine söylediklerini eleştiriyor. (Bu iki metnin kupürüne de https://zaferyalcinpinar.com/cahitsitki6.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.) Her şey bir yana, görülüyor ki Cahit Sıtkı üzerine en hakikatli ve vefalı sözleri Bedri Rahmi Eyüboğlu söylemiş… Bedri Rahmi’nin 15 Ekim 1956’da Cumhuriyet Gazetesi’nde “Cahit Sıtkı için” kaleme aldığı yazıya https://zaferyalcinpinar.com/cahitsitki7.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.
Sonuçta, sizlere paylaştığım bu efemeralar, “Yaş otuz beş! yolun yarısı eder / Dante gibi ortasındayız ömrün (…) Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında? / Bir namazlık saltanatın olacak/ Taht misali o musalla taşında.” dizelerini yazan ve 46 yaşında vefat eden bir şair ile tüm zamanların yüklendiği şiirselliğin “içinde” çok önemli bir yer tutuyor.
Sahicilikle
Zafer Yalçınpınar
9 Ekim 2011
Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “İmzalı” ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/imzali adresinden ulaşabilirsiniz.
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun aile koleksiyonunda yer alan bazı eserlerden bütünlenen Bedri Rahmi Eyüboğlu 100. Yıl Sergisi, 4 Ekim’de Caddebostan Kültür Merkezi Sergi Salonu’nda açıldı.
Sergiyi gezdiğimde, Bedri Rahmi’nin eserleriyle işlediği ya da içine karıştığı “imgelem”in özgür ve olabildiğince zeki bir “alan derinliği”ni nazar ettiğine, Bedri Rahmi’nin her bir eserinin, eriştiği imgelemi candan bir şekilde savunduğuna tanık oldum. Sözkonusu tanıklığın ardından da zekâyla, batıyla, doğuyla, heterodoksiyle, Anadolu’yla ve zihnimde varoluşsal değeri olan her şeyin sıcaklığıyla (örneğin deniz, örneğin toprak, örneğin İstanbul, örneğin şiir…) birleşmiş, her şeye yüklenmiş çok önemli bir “Bedri Rahmi Estetiği”nin bilincine, onun kalb atışlarına varmaktan gurur duydum. Üstelik aynı güç ya da zekâ Bedri Rahmi’nin eserlerinin biçeminde ve malzemesinde de hemen kendini gösteriyordu. “Yaşamak coşkusu” diyebileceğim bu garip hissiyatın, Bedri Rahmi’deki ritmine hayran kaldım…
Sonuçta, 100. Yıl Sergisi’ni Bedri Rahmi’nin aşağıdaki dizelerini dilinize dolayarak gezmenizi dilerim:
“seni düşünürken
bir çakıl taşı ısınır içimde“
Zafer Yalçınpınar
6 Ekim 2011
Hamiş: 100. Yıl sergisinde Bedri Rahmi’nin çalışma odasından ve yaşamında kullandığı eşyalardan oluşan bir “yerleştirme” de bulunuyor… Ama sergide beni sonsuz etkileyen eser, Bedri Rahmi’nin “İstanbul” adlı tablosuydu.
Bedri Rahmi’nin “İstanbul” adlı eserinden bir ayrıntı…
“Yaşamak tükene tükene”
(B. Rahmi)
Bedri Rahmi’nin iki deseni (1971-1972)
*
Ayrıca bkz; https://zaferyalcinpinar.com/blog/?p=5942
(…)İmdi: Bendenizce, şiirin ayrı sahası -muhteva bakımından- nesrin ayrı sahası yoktur. Her ikisi de aynı mevzuu, aynı hissi ele alırlar. Her ikisinin de kendine has imkânları vardır, fakat bu imkân farkı, şiire şu girmez, nesre bu girmezden değil de, teknik farkından gelir. Yani ölçü farkı, yani yazılış farkı, yani okunuş farkı. Mesela; suluboya ile yağlıboya farkı gibi. “Kayıtlı-vezinli” şiirler örnek istemez, fakat “vezinsiz-vezinli” şiirler hakkında bir iki misal vereyim. Ele, Bedri Rahmi’nin Karadut’unu alıyorum:
Çatlar mıydı bu yürek kahrından kıyamadık.
Bak, vezinsizliğin vezni burda “kıyamadık” sözüne kadar mükemmel. Bedri, “Bu yürek çatlar mıydı kahrından…” dememiş. Bunu bilerek dememişse çok güzel, çünkü şekille, muhteva arasındaki birlik, uygunluk, bütün sanatların esası olduğuna göre, burda bir kere, “çatlar mıydı”ya basmak lâzımdı, ki basmış. Bir ufak ses kusuru var: Yürek kahrından, derken bu iki k’nin, yüreğin sonundaki k ile kahrındanın başındaki k’nin yanyana gelmesi kakafoni yapıyor, diyebilirler. Bence hayır, bu iki k’nin burda birleşmesi, “çatlar mıydı”yı takviye ediyor. Çatlamanın bahis konusu olduğu yerde, ritm, vezin, ses de biraz çatlamalı. Bu mısraya itirazım: “Kıyamadık” sözünü, benim tekniğe göre kuyruğa almalıydı. Yani:
Çatlar mıydı bu yürek kahrından
______________kıyamadık
demeliydi.(…)
Bütün bunlardan başka, tempo meselesini de göz önüne almak lazım. Böylelikle en vezinsiz denilen şiirler, haddi zatında en mürekkep vezinli olur, bundan dolayı da vezinsiz şiir yoktur.
Nâzım Hikmet
“Cezaevinden Memet Fuat’a Mektuplar” , De Yayınevi, 1968, s.47-49
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan tüm Nâzım Hikmet ilgilerine https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=tas-ucak adresinden ulaşabilirsiniz.
Prof. Dr. Haluk Oral Koleksiyonu’ndan…
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “imzalı” ilgilerin tümüne https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=imzali adresinden ulaşabilirsiniz.
Kendi sesinden Nâzım Hikmet şiirleri, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun arşivinden yarım yüzyıl sonra gün ışığına çıkıyor…
Bkz:
https://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=208330
https://www.ntvmsnbc.com/id/25171511/
Sait Faik’in ölümünden kısa bir süre sonra Bedri Rahmi Eyüboğlu öğrencisi Fatin Yılmaz’la birlikte bir hemşirenin yardımıyla Sait Faik’in maskını alır. Maskın pozitif kalıbı Eyüboğlu’nun atölyesinde çıkarıldıktan sonra, Güngör Kabakçıoğlu, maskı alarak Tünel’deki foto Süreyya’da maskın fotoğraflarını çektirir.
Bu fotoğraflar ilk kez Seçilmiş Hikâyeler dergisinin Nisan 1955’te Sait faik özel sayısı olan 27. sayısında yayımlanır. Aradan geçen zamanda mask uzun bir süre ortadan kaybolur. Güngör Kabakçıoğlu, maskı 1994’te Darüşşafaka’nın Şişli Site Sineması’ndaki merkeziinde, tozlar içinde kararmış bir halde bulur.
Sait Faik’in maskı Güngör Kabakçıoğlu’nun ısrarlı girişimleri spnucunda, 1996’da 42 yıl gecikmiş olarak Sait Faik Abasıyanık Müzesi’ne konmuştur.
Sevengül Sönmez
A’dan Z’ye Sait Faik, YKY,2007, s.132
Sait Faik’in “Gün Ola Harman Ola” öyküsünün kahramanı olan Mercan usta, kemik kakmalı sandığı ile Galata Köprüsü’nün altında ayakkabı boyacılığı yapmaktaymış. Bedri Tahmi Eyüboğlu, Sait Faik’le arkadaşlıklarına çeki düzen veren kişinin Mercan Usta olduğunu söylemektedir. Küçük bir kalabalık tarafından çok sevilen Mercan Usta, Sait Faik’in öyküsünden sonra Bedri Rahmi’nin tablosuna da kahraman olmuştur. Bedri Rahmi bu tabloyu 10 Aralık 1952 tarihinde “Mercan Usta’nın yüzü suyu hürmetine Sait Faik’e…” diyerek imzalamıştır.
Sevengül Sönmez
A’dan Z’ye Sait Faik, YKY,2007, s.134
491‘in müzayede özel sayısı için ısınma turlarına devam ediyoruz…
Burgaz Adası’nda, Kalpazankaya’da, yalnızca, Sait Faik…
“(…) Ben tek başıma. Milyonlar içinde tek başıma. Acı gitgide acıyor. Kavun acısı gibi, zehir gibi bir acı… Yalnızlık. Yalnızlık güzel. Güzel değil. Kavun acısı.”
Sait Faik
“Yalnızlığın Yarattığı İnsan” adlı öyküsünden…
*
Bedri Rahmi’nin Sait Faik deseni… Bedri Rahmi Eyüboğlu tarafından “Mercan ustanın yüzü suyu hürmetine… Sait Faik’e… 10/12/1952″ ithafıyla imzalanmış.
Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan tüm Sait Faik ilgilerine https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=sait-faik adresinden ulaşabilirsiniz. (Ayrıca Bkz: Sait Faik’in Durumu)
İstanbul deyince aklıma Sait Faik gelir
Burgaz adasında kıyıda sımsıcak bir çakıl ıslanır
Mavi gözlü bir çocuk büyür döne döne
Mavi gözlü ihtiyar balıkçı gencelir, küçülür
İkisi bir boya geldiler mi sait kesilirler.
Bütün İstanbul’u dolaşırlar
El ele, kol kola, baş başa
Ana avrat küfrederler
Eşe dosta, uçan kuşa
Sivriada’da martı yumurtası toplarlar çilli çilli
Zibâ mahallesinde gece yarısı…
Sabaha Galata’dan geçer yolları
Kahvede maytaba alırlar zararsız bir deliyi:
-Ula Hasan! derler. Gazeteyi ters tutaysun!…
Çaktırmadan gazetesinin ucunu yakarlar fakirin
Sonra… oturup ağlarlar.
(…)
Bedri Rahmi Eyüboğlu
Yeditepe Dergisi, Sayı: 106, 1956
Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com