Eyl
13
2022
--

Upas Yayın, 4 Yaşında!


Sıkı şiire öncelik vermek ve imgelemin
özgürleşmesini sağlamak için oluşturduğumuz
Upas Yayın4 yaşında!

Yayımladığımız 42 kitabımızla birlikte
tüm dostlarımızı selamlıyoruz…

Ağu
13
2022
--

Ece Ayhan, edebiyat ödülleri hakkında ne düşünüyordu?


Ece Ayhan bir belediye şairi değildir!
Detaylar için tıklayın…

“Şairlere ödüller verileceğini duyunca, şunları düşündüm: Demek yasalar da yetmemiş, ölüm şairlerle toplu fotoğraf çektirmek istiyor. Hoşgörünün törel ve yasal sınırlarını paramparça ederek aşmış bir düşünceyi köşeli bir büyük ayraca, paranteze alacaklar. Alırlar! Daha dün, yaşayan şiir denince elleri tabancalarına giden adamlar, müessesenin küçük hisseli ortakları, şairlere iki paralık değer vermeyenler, gözlerinde tek bir şiir yaşatmayan kalem efendisi kentliler oturmuşlar, düşünmüşler, taşınmışlar, açık baskılar, gizli engellemeler yanında, böylesi bir Chester taslağını sunmuşlardır.

Tarihten, kendi tarihimizden biliriz ki, kardeşlerini az önce boğmuş bir padişahın bile elinde uzak ve kokusuz bir gülle yaptırdığı minyatürleri, çağdaş padişahların ise basına dağıtılmak üzre çocuklarla çektirdikleri birçok fotoğraf vardır. Şimdi çocuklar ve güller dahi yüz vermedikleri için olsa gerektir, ‘müesses ölüm şairlerle toplu fotoğraf çektirmek istiyor’. Bunun böyle olduğu aydındır.  (Ece Ayhan)


(…)
Başka ne olabilir ki! Beni kafakola alamıyorlar. Şu anda bile -ki 60 yaşındayım- kafakola alamıyorlar. Bir beklentim yok. Bir şey istemiyorum. Ev istemiyorum, rüşvet istemiyorum, para istemiyorum, ödül istemiyorum. Bu güne kadar ödül almayan tek adamım ben. 
(Ece Ayhan)


Hamişler:

1) EVV3L kapsamında yer alan Ece Ayhan Arşiv Çalışmaları’nın indeksine https://bit.ly/eceindeks adresinden, Ece Ayhan web sitesine ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden ulaşabilirsiniz.

2) Ayrıca bkz: Edebiyat ve sanat oligarşisine karşıyız!

Ağu
05
2022
--

Ece Ayhan “Bir Belediye Şairi” değildir!


Ece Ayhan‘ın adını kullanarak kurulmaya çalışılan ödül düzeneklerine karşıyız! Önümüzdeki günlerde bize bağlı tüm platformlarda, İyi Parti’li Eceabat Belediyesi’nin iğreti girişimine yüksek sesle ve ayağa kalkarak cevap vereceğiz! (Bu iğreti girişimi planlayanları, bu kötücül düzeneğe ortak olmaya ve katılmaya çalışanları tek tek tespit ediyoruz, takip ediyoruz, araştırıyoruz!)

Çünkü;

1) Ece Ayhan yaşamı boyunca ödüllendirme mekanizmalarına karşı durmuştur, kendi dönemindeki şairler arasında ödül almayan tek kişidir ve Türk Şiiri’nin zirvesidir!

2) Tüm ödüllendirme mekanizmaları hakikat yolundaki kalb ve vicdan arayışından uzakta konumlanan “kötülük dayanışması” tarafından  tasarlanmıştır, sonsuz kötücüldür, yozlaşmıştır ve kandırmacalıdır!

3) Türkiye’de “belediyecilik” dediğimiz şey -en büyüğünden en küçüğüne- aşırı siyasallaşmış bir rant kapısıdır ve yerel yönetim alanında konumlanmış klasik bir statüko bileşenidir.

Ece Ayhan’ın adının ve edebiyatının bu kötücül düzeneklere alet olmasına izin vermeyeceğiz!

Bu düzenek kimseye “İYİ” gelmez, gelmeyecek!

Kötülük Dayanışmasına Karşı…
HAKLILIĞIN İNADI CEMİYETİ-2022


Hamişler:

1) EVV3L kapsamında yer alan Ece Ayhan Arşiv Çalışmaları’nın indeksine https://bit.ly/eceindeks adresinden, Ece Ayhan web sitesine ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden ulaşabilirsiniz.

2) Ayrıca bkz: Edebiyat ve sanat oligarşisine karşıyız!

Tem
26
2022
--

26 Julio


Küba Devrimi‘nin 26 Temmuz tarihli doğumgününü Julio Cortazár’ın “Buluşma” adlı metniyle selâmlıyoruz: https://bit.ly/cortazarbulusma


Tem
10
2022
--

Makedonca’da; “En Uzun Geceden” ve “En Kısa Gündüzden” (Zafer Yalçınpınar)

Makedonya’nın en köklü edebiyat, kültür ve sanat dergisi STREMEJ‘in Aralık 2021 tarihli nüshasında “en uzun geceden” ile “en kısa gündüzden” adlı şiirlerim Filiz Mehmetoğlu‘nun özel çevirisiyle Makedonca olarak yayımlanmıştı. Derginin ilkeleri gereği ilgili sayfaları ve çevirinin tam metnini altı aydır paylaşamamıştım. Sağolsun, STREMEJ’in editörü Gabriela Stojanoska-Stanoeska, bugün bana hediye olarak tam çeviri metinleri gönderdi. Filiz’e ve Gabriela’ya çok teşekkür ederim: Yabancı dile çevrilen ilk edebi metinlerimin Kiril alfabesiyle olması -İngilizce olmaması- beni sonsuz mutlu kılıyor. Bu iki eşlenik (ve kritik) şiirimin tam çeviri metinlerini aşağıda paylaşmaktan gurur duyuyorum. (Zafer Yalçınpınar)


(En Uzun Geceden)
ОД НАЈДОЛГАТА НОЌ

Болката ја пушам
до моите ириси
под снегот,
зборовите закопани.

Што може да се направи
во дното на морето,
најголемите бродови
___закопани.

и ова искачување не е добро.

магнолијата се спрема за умирање,
сѐ ќе заврши ноќва.

во воздухот закачен чад
непопустливи дрвја
река раскажувајќи го животот
зборлив галеб
наутро!

морајќи,
моето небо го воспоставувам
со твојата
___линија
на работ на усните.
од најдолгата ноќ.


(En Kısa Gündüzden)
ОД НАЈКУСИОТ ДЕН

болката ја оставам
на небесните длабочини
над дрвјата,
зборовите одат.

како може
во планинскиот врв,
најголемите камења
__стојат.

не се лоши мерките на оној тунел.

се спремат птиците за раѓање,
утре наутро ќе почне сѐ.

во воздухот закачен облак
почвата закажена од живот
бесконечнa хоризонтна линија
крајот на една река
навечер!

морајќи,
своето ништо си го чувам
во твоите ириси
__со смрт
од најкусиот ден.

Zafer Yalçınpınar
STREMEJ Dergisi, Aralık 2021
Makedonca’ya Çeviren: Filiz Mehmetoğlu

Haz
19
2022
--

“Hatırlayamıyorum” (Gamze Duman)


“Hatırlayamıyorum”
-Korkunç Güzel-
Gamze Duman
Haziran 2022, 23 Sayfa
izlemek için: https://upas.evvel.org/hatirlayamiyorum.pdf


Gamze Duman’ın bakışı, eserlerinde işlediği konuları önce zamanın ve mekânın donukluğuyla çerçeveliyor, ardından da odak konulara “korkunç güzellik” içeren figüratif bir varoluş ekliyor. Hatırlayamıyorum‘da yer alan görüngülerin zihninizi kurcalayarak hafızanızı harekete geçireceğini düşünüyorum. (Zafer Yalçınpınar)


Not: “Sıkı şiire öncelik vermek” ve “imgelemin özgürleşmesini sağlamak” amacıyla dijital yayıncılık serüvenine başlayan UPAS Yayın‘ın tüm kitaplarını upas.evvel.org adresinden ücretsiz olarak okuyabilirsiniz.

Haz
14
2022
0

E V V E L, 19 yaşında!

65548_439767729436222_1190308438_n

E V V E L’in geçmişi! hakkında çeşitli bilgiler:

2003 yılında, Kadıköy’de… “Sonrasızlık” olarak sokaklara çıkıp Ağustos 2009 itibariyle adını “EVVEL” olarak değiştirdiğim ve şu an okumakta, takip etmekte bulunduğunuz bu büyük betiği (aksak kolajı) yayımlamaya/oluşturmaya başlamamın üzerinden tam 18 yıl geçmiş…

Kuzey Yıldızı Edebiyat Dergisi günlerinin ardı sıra Sonrasızlık Fanzin’i, Puşt Ahali Edebiyat Platformu’nu, Puşt Ahali Tarifesi’ni (P.A.T!’ı), 491’i, poetik bildirileri, Taş Uçak’ı, görsel işleri, değinileri, duyuruları, anlatıları, şiirleri, dizeleri, ifşaatları, lobutları, buluntuları, efemeraları, Ece Ayhan, İlhan Berk, Kuzgun Acar, Kerim Çaplı, Yavuz Çetin, Sait Faik, Oruç Aruoba, Bedri Rahmi, Abidin Dino, Nâzım Hikmet gibi hususi ilgileri, alıntıları, etkinlikleri, tartışmaları, incelemeleri, kitapları, Kadıköy’ü, söyleşileri, izlenimleri, deneyimleri, sahafları, e-kitapları, UPAS‘ı, dergileri, sokak sanatını, dilbilimi, paylaşımları, mücadeleleri ve tüm bunların etrafında yer alan insanları (ve aksine insan olamayanları, o muhterisleri) kısacası her şeyi -ama her şeyi- aklıma getirdiğimde söz konusu 18 yıl bana 180 yıl gibi geliyor…

Bu kalabalık beni yoruyor ama mutsuz etmiyor. Aksine umut veriyor, zinde tutuyor… Ve bu yükün insanı insan eden akkor sahiciliğini yaşamım boyunca taşımaya, çoğaltmaya devam edeceğim.

Sonuçta, ölene kadar yazmaya kararlıyım, ama bunu kimseye önermiyorum. (Zy)


“EVVEL.ORG” ŞiARLARI

1/ evvel.org,  bir efemeratik edebiyat, kültür, sanat ve koleksiyon arşividir. Yaşamsal ilgileri doğrultusunda kapsamlı ve heveskârdır.

2/ evvel.org içeriği ve taifesi, “açık kaynak” ile “özgür neşriyat” kavramlarını ve uzgörüsünü benimsemiştir. Bununla birlikte, binlerce yıldır süre gelen yayın ahlâkına da saygılıdır.

3/ evvel.org ve taifesi,  edebiyat-sanat oligarşisi ile bu oligarşinin yarattığı “Yeni Sinsiyet” tipolojisine, ödüllendirme sistematiğinin tüm bileşenlerine, yayıncılık istismarlarına ve retorik arsızlıklarına karşıdır.

4/ evvel.org’un poetika çalışmaları “imgelemin özgürleşmesi” kavramının alan derinliğinde yürür.

5/ evvel.org ve taifesi, her devr-i daim, hakikat yolundaki kalb ve vicdan arayışına inanır. Haklılığın inadını (hak dirayetini) kendine mihenk edinmiştir. Kapsama alanındaki hiçbir gaddarlığa sessiz kalmamayı kendine şiar edinmiştir.

6/ evvel.org taifesi, “eşya değildir ve insan olmaya çalışır.”

evvel.org
17 Ocak 2014


EVVEL ÜZERİNE BİR SÖYLEŞİ

Emin Karabal: Öncelikle Evvel Fanzin kendini ilk bakışta nasıl tanımlar? Bir şeylerin platformu mudur; öyleyse “neyin” veya “kimin” platformudur? Evvel Fanzin’in eklem noktaları nelerdir?

Zafer Yalçınpınar: “Bakış” dedin ya, aslında çok güzel bir yerden yaklaştın… Evvel’i, geçmişin sıkı değerlerine yani geleceğe uzanan, uzanmakta olan değerlere doğru yaşamsal bir bakış olarak tasavvur etmek gerekiyor. Bu bakışı bir “anlamlandırıcı”, “sezinleyici” ya da “değerleyici” olarak ifade edebiliriz. Evvel’in bakışı ve süzülümü boşluğu rahatsız ediyor. Paul Valéry’nin çok sevdiğim bir dizesi vardır; “Boşluk, bakışlarımın biçimini taşıyor.” (Sessizlik…) Neyse… Sorduğun soruya fazlaca mistik yaklaştığımı fark ettim. Sonuçta Evvel -birincil olarak- edebiyat, yazar, şiir, şair ve sanat efemeraları ile belgelerini derleyerek insanlarla paylaşan, insanların edebiyat-sanat buluntularına erişebilecekleri bir platformdur. Kısacası Evvel, bazı konuların ve insanların “fan”ıdır. Edebiyat ile şiir konusunda son derece ilkeli, derli toplu, kendine güvenen, yerinde ağır ve poetik bir mekândır. Farklı sanat disiplinlerinde kendilerini kanıtlamış, ancak yaşantılarına bakıldığında içsel açıdan kardeş olan Ece Ayhan, Kerim Çaplı ve Kuzgun Acar ilk aklıma gelen isimler… Sait Faik, Bilge Karasu, Oruç Aruoba, İlhan Berk de Evvel’in önem verdiği isimler arasında… Bu insanlara ait her türlü efemerayı, şiiri, buluntuyu, dergilerde kalmış yazıları, kaynakları paylaşıyoruz. Evvel’e “fanzin” dememiz de bu noktadan kaynaklanıyor. Bununla birlikte, Evvel’in özellikle ilgilendiği birçok konu başlığı da var; dilbilim felsefesi, caz, sokak sanatı, fanzinler, bağımsız sinema, sahaflar, imzalı kitaplar, özgür neşriyatlar, adalar kültürü ve Marmara(Mermer) Adası, İstanbul-Kadıköy Kültürü, Fenerbahçe Spor Kulübü tarihi, koleksiyonerlik kültürü, eski ve yeni edebiyat dergileri, edebiyat ve sanat oligarşisine karşı verilen mücadeleler, ikinci yeni şiir akımı… Peki, tüm bu konular ve ilgiler kimin için… Duvar saatleri gibi ahmak ve kibirli olmayan, eşyadan çok insana benzeyen herkes için.

E. K.: “Evvel”, “Sonrasızlık” ve “P.A.T.”, daha da geriye gidersek “Kuzey Yıldızı” ile nasıl bir ilişki içinde? Bu dönüşüm süreçlerine, en çok da Evvel dönüşümüne etkeyenler nelerdir?

Z.Y.: Bu oluşumların ortak yanı şiir ve hakikat arayışıdır. Bu yolda çaba göstermek, inanç ve inattır. Kafamda sürekli çınlayan iki imge var. İlki kimin dizeleriydi şimdi hatırlamıyorum; “yıldızlara yakın olmak isteyenler, kasabalarını uçurumlara kurarlar.” İkincisi ise Nâzım Hikmet’in  dizelerinden… Demin de atıfta bulundum; “duvar saatleri gibi ahmak ve kibirli olmamak / eşyadan çok insana benzemek”. Bu iki imgelem ve duruş çok önemli… Bu duruş bir evrilme gerektiriyorsa, Evvel de evrilir.

E.K.: Evvel sadece internet tabanlı bir yapıya mı sahip yoksa bir baskı uzantısı var mı?

Z.Y.: Evvel, bilinçli olarak interneti kendine medya olarak seçmiştir. Edebiyat, şiir araştırmaları, arama, atıf, takip imkânları, arşivleme, tasarım ve maliyet avantajları, söylem-bağlam analizi kolaylığı, pdf paylaşımı ve özgür neşriyat düşüncesi, tenkit-cevap hızı açısından ve tüm editöryal enstrümanlarıyla internet çok verimli ve kuvvetli bir zemindir. Ben internet yayıncılığı için yaftalanan olumsuz düşüncelere katılmıyorum. İnternet yayıncılığının olumlu gelişmelere vesile olacağını düşünüyorum. Bakın, internette yazılanlar Marsça yazılmıyor! Yazanlar da Marslı değil! Tıpkı diğer medyalarda, matbu dergilerde olduğu gibi internette de kötü yazarlar, kötü eleştirmenler, üleştirmenler, kötü şiirler, cukkacılar, statükocular, sahici olmayan şairler filan var. Ama bunun tersi de yani iyileri ve sıkı olanları da var. Ve bence Evvel gibi platformlar arttıkça sahici edebiyat ve sıkı şiir, imgelemin özgürleşmesi adına çok önemli birer mihenk taşı haline gelecektir.

E.K.: Evvel’in deyimiyle “Aksak Kolaj”ı iskeletlendiren, tam dağınık bir cisim bırakmayan öğeler tam olarak nitelendirilebilir mi? Blog üzerinden yayın yapan Evvel’in biçimini bu “Aksak”lık mı oluşturuyor?

Z.Y.: Bu biçimi ve türevlerini benimsedim, göze aldım. Tıpkı müzikte, caz davulcularında ve caz cümlelerinde olduğu gibi… “Anlam”ın coşkusuzluğunu böylesi bir biçimle ve “aksak”lıkla azaltabilirsiniz ancak… Post-endüstriyel dönemin en önemli karakteristiğidir bu fragmante biçim… Evvel’de yer alan kılavuzda söz konusu fragmante yapının gerekçelerini uzun uzun yazdım, oradan okunabilir. Fakat şunu da ilave edeyim hemen; Evvel’in karakterini “standartlaşma, azamileşme, senkronizasyon, uzmanlaşma, yoğunlaşma ve merkezileşme” gibi endüstriyel aksiyonlardan kaçınması hatta bunlara karşı durması belirliyor… Belirleyecek de.

E.K.: Eski platformlardan bu yana gelen okuyucuları dışarıda bırakırsak Evvel, yeni okuyucuyu nasıl görüyor, kendisini nasıl göstermek istiyor? Önceki soruda sorduğum öğelerle yeni okuyucunun geneliyle arasında bir ilişki kurmak mümkün mü?

Z.Y.: Evvel, okuyucusunu ciddiye alan, önemseyen özenli bir platformdur. Okuyucusu da Evvel’i ciddiye alır, önemser, Evvel’e özen gösterir… (Sessizlik…) Tekrar edeyim; Evvel’in takipçileri ile destekçileri “kültür endüstrileri” karşıtı bir mizaçla sahici edebiyatı ve şiiri arayacak,  yeni sinsiyet tipolojisine ve kifayetsiz muhterislere karşı duracak, bazı değerleri “gözleri gibi” koruyacak özenli ve sahici insanlar olacaktır.

E.K.: Evvel’in statik olmaktan çok, eleştirileri ve bildirileriyle yeni bir arayış içinde olduğunu varsayıyoruz… Evvel, kendisinin ileride el vereceği teşkilin nasıl olduğunu sezinleyebiliyor mu?

Z.Y.: Evvel ve çevresi -senin de  ifade ettiğin gibi- durağan ya da etrafı çitlerle çevrilmiş bir oluşum değil. Evvel, kendini sürekli yenilemeye ve geliştirmeye çalışan, imgelemin özgürleşmesi için mücadele eden, korkusuz, ilgilendiği konulara ya da insanlara karşı sorumluluğunun ve yükünün bilincinde olan, yayımladığı poetik bildirilerde ve tenkitlerde hakikati arayan, mutat zevatların muhteris tipolojisi ile yeni sinsiyet’in retorik arsızlığına karşı olan, en önemlisi de sahici edebiyatın, sıkı şiirin, poetikanın ve sanatın haysiyetine -o “kalb ve vicdan” boyutuna- yerden göğe kadar inanan bir platformdur. Gelecekte de bu değerlerini, özelliklerini ve ilkelerini koruyacaktır. Söz konusu ilkeler kimde, nasıl tezahür olur, orasını bilemem. Kimse de bilemez. Ama tahminim, gene, yani gelecekte de “eşyadan çok insan olanların, insana benzeyenlerin” Evvel’i takip edeceğidir.

29 Temmuz 2011


Mantıklı olanı yapıp indeksleri birleştirdik
ve bütünleşik Evvel Fanzin İndeksi‘ne ulaştık:

https://bit.ly/evvelindeksi

Evvel Fanzin’in takipçilerinden bazıları, zaman zaman, Evvel Fanzin’in odaklarındaki (ilgilerindeki) içeriğe erişmekte -aradığını bulmakta- zorlandıklarını ifade ediyorlar… Haklılar da. 2006′dan bu yana Özellikle “Ece Ayhan”, “İlhan Berk”, “Nâzım Hikmet”, “Sait Faik”,  “Kuzgun Acar”, “Oruç Aruoba”, “Ludwig Wittgenstein” gibi bazı evvel fanzin ilgilerinde birçok paylaşım gerçekleştirdik: Evvel Fanzin, bazı ilgilerde/konularda internetteki -ve hatta bazı açılardan matbu/basılı platformları da geçercesine- en birikimli ve kalabalık edebiyat/sanat/felsefe efemerası arşivi haline dönüştü. Bu nedenle Evvel Fanzin kapsamındaki ilgilerin indekslerini oluşturmak efemera meraklıları ve edebiyat/sanat/felsefe araştırıcılarına büyük bir kolaylık olacak…

E V V E L fanzin ilgileri kapsamında yayımlanan “Ece Ayhan”, “İlhan Berk”, “Kuzgun Acar”, “Sait Faik”, “Nâzım Hikmet”, “Oruç Aruoba”, “Ludwig Wittgenstein”, “Bedri Rahmi”, “Abidin Dino”, “Oktay Rifat” başlıklarındaki paylaşımların (ilgilerin, efemeraların, buluntuların, haberlerin ve diğer gayretlerin) indeksine https://bit.ly/evvelindeksi adresinden ulaşabilirsiniz.


Untitled-1

E V V E L ‘in issuu alanında yer alan neşriyatların
bağlantı adreslerini ve indeksini (pdf) indirmek için:
https://evvel.org/issuuindeksi.pdf


“Aksak Kolaj Nedir, Niyedir?”
ya da
“Tarihçe”

Çünkü,

bu kadar retoriğe ve kozmopolit yaşama karşın çelişkisiz bir bütün olmak çok zor artık. Bunu kabul etmeliyiz. Günümüz metinlerinde dizge, kurgu ve kronoloji yavaş yavaş değerini, işlerliğini yitiriyor. En başta bunu hissettim. Sonra da kendimi şurada buldum;  “çağrışımlar” ve “yan anlamlar”la ilerleyen, anlatmak yerine sezdirmeyi yeğleyen, “öncesi” ile “sonrası” yitmeye yüz tutmuş, nedensellik, planlama ve mühendislik güdüsü  azaltılmış -hatta yok edilmiş- bir şeyler (betik) oluşturulmalı… Ancak tümüyle de saçmacılık oynayamayız; yani “aksak” da olsa üç aşağı beş yukarı bir tını, bir duruş olmalı, sezdirilmeli… “Parçalar” olmalı ve araya “sus”lar konmalı… Bu garip betik, hangi edebiyat akımından ya da yazınsal türden, hangi eserden olursa olsun sadece fragmanlar tarafından oluşmalı… Metinler ve onların oluşturduğu kolaj, İlhan Berk’in deyişiyle “bir cehennem provası” gibi işlenmeli, seçilmeli… Bir adım daha ileri giderek, oluşturulan bu kolajın fragmanları da aksamalı, serbestleşmeli, yeni metinlerle, geribildirimlerle ve kesitlerle büyümeli, stokastik süreçler gibi, bir sarhoşun bir çizgi doğrultusunda yürümesi -aslında yürüyememesi- gibi ilerlemeli ve bütününe bakıldığında atonaliteye benzer bir şeylere(betik) ulaşılmalı…

İşte okuduğum, dinlediğim ve yazdığım metinlerin  arasından tuttum, “parçalar” aldım. Bunlar benim “yazın” sezgilerime ve  kafama  göre güzel “şey”ler; deyişler, söylemler, olaylar, dizeler, tümceler, haberler, karakterler… Sonra da onları buraya -bu blog sitesine- kaydettim. Aynı zamanda benim için büyük bir “alıntı defteri” varoldu. “Aksak Kolaj” fikri böyle çıktı; bir büyük “betik” oluşturmanın coşkusu –belki de özgürlüğü- tüm bunlar…  Ve bir akıl karışıklığı, bir yandan da “kayıt altına alma güdüsü”…
Daha önce (2003-2006) bu işi “sonrasızlık” adında basılı bir fanzin yayımlayarak gerçekleştiriyordum. Fanzin İstanbul/Kadıköy’de 100 adet basılıyor ve dağıtılıyordu. 2006′da internet üzerindeki yeni teknolojiyle (blog sistemiyle) birlikte  “sonrasızlık” adını verdiğim/dikiş attığım bu “aksak kolaj” daha büyük, sınırsız ve işlek hale geldi… Geribildirimlerin, yan metinlerin, açılımların da eklenebileceği bir “cehennem yeri” oldu.
Olsun da.

Not: “Sonrasızlık Fanzin”, Ağustos 2009′da adını “Evvel” olarak değiştirmiştir.

Vurgu Hamişi:
Kısacası, tüm dediklerim bir yana, büyük bir “betik” oluşturmak düşüncesinin coşkusu yüzünden oldu her şey.

*

Zafer Yalçınpınar (2003-2021)


POETİKA ÇALIŞMALARI

Bkz: https://evvel.org/ilgi/poetika-calismalari

        

Bkz: https://evvel.org/ilgi/poetika-calismalari


2011 yılında dipdalga ve taifesi, edebiyat alanında uzun yıllardır kimsenin cesaret edemediği türden  bir içeriği ve kapsamı yüklenmiş görünüyordu… Taife, https://dipdalga.net adresinde (edebiyat ve şiir yayıncılığı üzerine sıkı bir soruşturma ve derlemle birlikte) yola çıkmıştı. İşbu soruşturmanın, fanzinlere ve fanzin kültürüne ilişkin kısmına  “evvel.org” bağlamında katıldım. 2011 yılında soruşturmaya verdiğim cevapların tam metni aşağıdadır:

Dipdalga: Bir fanzinin doğuşuna neden olan motivasyon nelerdir? O fanzine ilgi gösteren kişi neleri gözetir? Fanzin ilgi gösteren kişide neler uyandırır?

Zafer Yalçınpınar: Bence yazınsal, daha doğrusu sanatsal açıdan, insanın içinde tutamadığı bir şeylerin -bir farkındalığın, bir düşün, bir dizenin, bir olayın, bir sezginin, bir fikrin, bir sorunun, bir nedenselliğin, bir imgenin, yani ne yaşanıyor ise onun yarattığı duygudurumun- “dile getirilmesi”, “tınıması”, kişinin “konu” uzayındaki bir noktanın duygudurumsal bir “itki” ya da “ilgi”yle birlikte önemsenmesi, tezahür etmesi sonucunda fanzin doğar… Kısacası, duygudurumsal arkaplan açısından “özel” olan bir “ilgi”nin tezahürüdür fanzin… Özel bir ilgi, retorikten arı bir şekilde fanzinle somutlaşır, diyebiliriz. Yani, öncelikle kişisel ağırlığı olan, kişinin kendisine yönelimini, duygudurumsal olarak kendisini sınamasını, kendisini sorgulamasını mimleyen bir “ilgi” hâlidir bu tezahür… Gariptir ki bu tezahür, “medya” tanımıyla çelişir: -ama gene de yazarı, okuyucusu ya da çoğaltıcısı için “özel bir ilgiler medyası”dır aslında, fanzin…

D.D.: Fanzinler ve toplumsal mücadeleler ilişkisi nasıldır? Sovyet Devrimi’nde fanzinlerin önemine ilişkin bazı değinmeler gördüm. Türkiye’de fanzin geleneği için 1990’ların başına tarih veriliyor olsa da, -yeni olsa da- bu ilişki nasıl biçimlendi?

Z.Y.: Bu konuda belirginleşmiş bir izlenimim yok. Çünkü sorunuzun içerdiği tarihçeyi bütünüyle bilmiyorum. Zaten fanzinlerin bulanık bir geçmişi vardır. Türkiye’deki fanzin kültürünün -başlangıçta, ilk örneklerinde, ilk kez “fanzin” adının telaffuz edildiği zamanlarda- ideolojilerle sınırlanmış olduğunu ya da ideolojilerin sınıflandırdığı toplumsal mücadelerle, işbu mücadelelerin retoriğiyle, diliyle filan bir ilişkisinin olduğunu sanmıyorum. Aksi bir durumla başlamıştır her şey… Türkiye’deki fanzin kültürü, kendini “toplumsal” olanın dışında hissedenlerin kendileriyle (birkaç benzeriyle) yalnız kalmak, biraz kafa dinlemek istemesi ve “diğerleri”ni -bütünüyle- umursamamak yönünde başlamış olsa gerek… İlk dönemlerde, fanzin söz konusu olunca “diğerlerinden kendini soyutlamak” çok önemsenmiş gibi geliyor bana…

D.D.: Popüler ürünlerin yarattığı bilince karşı fanzinler nasıl bir imkân sunuyor?

Z.Y.: Sahici sanatın biricik olanı sezdirme becerisini etinde ve kemiğinde hisseden bir insan evlâdı, o “popüler ürün” dediğiniz şeylerle karşılaştığında büyük bir “pazar/ekonomi/iktisat” bulantısı yaşıyor. Oysa ki “Yeni Kapitalizm”in hilebaz ve sinsiyet içeren tipolojilerinden, piyasadan uzaklaşmak, biricik olana yakınlaşmak, biricik olandaki tözü sezmek ve endüstriyel olandan kurtulmak içindir sanat da fanzin de… Fanzinlerde yer alan konuya, kişiye, olaya, esere, şiire “ilgi” duyuş biçiminin bir iktisadının olmaması en önemli şeydi bence… Bu  durumda “imgelemin özgürlüğü” biçimlenebiliyordu. (Sıkı şiirde bu imkân hâlâ geçerlidir.) Bir ilginin, bir içeriğin, bir imgelemin, bir şiirin iktisadı oluşmuşsa eğer, emin olun ki o artık büyük ihtimalle sahiciliğini, tözünü ve sıkılığını kaybetmektedir. Çünkü piyasalandırılmıştır.

D.D.: Fanzin sayısının son yıllarda azaldığından bahsediliyor. Nedenleri nelerdir? Fanzincinin isyan etme gerekçeleri mi azaldı? Kültür-sanat tekellerinin iyice semirdiği, yayınlarda aynı isimlerin döndüğü bir ortamda; yaşamın nabzını tutan fanzinlerin söyleyecek daha çok sözü olması gerekmiyor mu?

Z.Y.: Panoptik gözetleme altında yaşayan sessiz yığınlar ve o yığınların devasa gölgesi… Giderek, insandan çok eşyaya benzemenin Kafkavari hâli, anatomik suskunluğu, cansızlaşması… Kendi yokoluşunun ağıtını hafifçe mırıldanan bir keşmekeş, binbir türlü yabancılaşma, anlamdışı bir kariyerizm, karakter aşınması, retorik arsızlığı ve uzgörüsüzlük, fikir kelliği tipolojisi…  Mesailer, mesailer, mesailer… Yöneticiler, yöneticiler, yöneticiler… İşler, müşteriler, küresel ağ kapitalizmi filan… Toplum mühendisliğine maruz kalanların saflığı, öğrenilmiş çaresizlik duygusu… Bugünlerde, Yeni Kapitalizm’in Kültürü’nün içerisinde ne tuhafız yahu!

D.D.: İnternetin gelişimi fanzini nasıl etkiledi? Fanzin arşiv projeleri bu geleneğin devamlılığına nasıl bir etkide bulunabilir? Elektronik ortamdaki fanzin arşivleri, fanzinin fotokopi kokan aurasını zedeler mi? Ne tür önlemler alınabilir?

Z.Y.: Bakın, ben bu internet olumsuzlamalarına katılmıyorum. Blog sistematiğiyle yayımlanan yazılar, şiirler Marslılar tarafından, Marslıların alfabesiyle yazılmıyor! Çizilen resimler, çekilen fotoğraflar filan Marslıların fırçasından, objektifinden çıkmıyor. Gözün ve sözün ucunda insanın zihni var, insanın hakikati var, olmalı, olacak! İnternette de kaleminin, gözünün, sözünün ucunda kalb ve vicdan taşıyanlar var, olmalı, olacak! İnternette kullanılan imgelem başka evrenlerin filan imgelemi değil. Zaten, bence, sıkı fanzincinin fotokopi kokan bir aurası da yok artık. O fotokopi işleri 90’ların sonunun ve 2000’lerin başının medyasıydı, çoğalım tekniğiydi. Bugünün medyası, çoğalım tekniği, internet üzerindedir…

D.D.: Mevcut kültür-sanat eleştirmenliği, edebiyatın sektörleşmesinde nasıl bir tahakküm yaratıyor? Bu sistem yeni seslere hangi ölçülerde açık?

Z.Y.: Ben, titizlikle ve özenle  icra edilen bir kültür-sanat eleştirmenliği filan göremiyorum ortada… Ne yapısal, ne de post-yapısal olarak hakikat ihtiva eden, aydınlatıcı bir eleştirmenlik göremiyorum, yok. Kısacası, ortalıkta “eleştiri” yok, “üleştiri” var. Bugün, Yeni Sinsiyet tipolojisinin çeşitli oligarşik söylemlerini, menfaat çeşitlemelerini, cehaleti ve hodbinliği primlendirişini, yandaş/paydaş etkileşimlerini, tüm o “karakter aşınması”nı filan “eleştiri” diye okuyoruz. Tarihi bir hatadır, tarihi bir ilüzyondur bugün yaşanan şu “eleştiri” dansözlükleri, kıvırtmaları… Edebiyatın, sanatın özünü terketmesi ve endüstrileşme sürecine  yönelmesidir bu… Yeni Kapitalizm’in kendine yeni “çıkar yollar” bulma çabasıdır tüm o “eleştiri/üleştiri” numaraları…

D.D.: Düzensiz de olsa uzun yıllar yayımlanmış fanzinler var mı? Fanzin eyleminin uzun soluklu olmayışının nedenleri neler?

Z.Y.: Tözle, sahici olanla süreğen bir ilişki kuramazsın. Yanarsın… Kül olursun Kerem gibi… O noktaya geldiğinde, ya sahte bir tavırla “yola devam” diyeceksin ya da yayını, bahsettiğin o fanzin eylemini durduracaksın, dinleneceksin. Her şeyi yeniden düşüneceksin, göğe bakacaksın bir süre… Bu böyledir. Fakat, düşün ki sahtecilikle, statüko arayışıyla, yalanla dolanla 70 yıl boyunca yayın hayatını sürdüren “soluksuz, yaşamsız, içsiz kalmış” bazı “mezarlık dergiler” var tarihimizde… “Bir çöplüğe dönüşmektense varlığımı noktalarım” diye düşünüyor olabilir fanzin ve çevresi… Haklı da.

D.D.: Sokak şairleri, sanatçıları fanzincilerin ruh ikizleri mi? Ortaklıklar nelerdir?

Z.Y.: Benzerliğin kökeni, hakikat yolunda kalb ve vicdan arayışıdır: “Eşya olmak” yerine “insan olmak” arzusudur. Şiir ve şair özelinde başka benzerlikler de vardır; örneğin “imgelemin özgürleşmesi” açısından içsel olarak kardeştirler…

D.D.: Metropollerde (İstanbul, Ankara, İzmir) ve dışında, kültür-sanat endüstrisine karşı duruşunu önemsediğiniz bandrollü yayınlar var mı? Varsa, isim verebilir misiniz?

Z.Y.: Kültür-sanat endüstrisine karşı veya yancı duruşuyla olmasa da bazı özel ilgilerim nedeniyle önemsediğim ve takip ettiğim bandrollü yayınlar var. Ama isim vermek istemiyorum.

D.D.: Kültür-sanat endüstrisine mesafeli bazı muhalif dergiler, dağıtım şirketlerinin istediği yüksek fiyatlar nedeniyle bu ağdan çekildi. Bu durum fanzin kültürünün özgünlüğünün ve fanzinci duruşunun bir onayı olarak görülebilir mi?

Z.Y.: Görülür… Ama çevrimsel ya da iklimsel, yani “geçici” bir onaydır bu aslında… Bak, bir şeyi açıkça ortaya koymalıyız; “dağıtımdan çekilmek” dediğin şey, “yeni kapitalizmin kültüründen çekilmek” anlamı taşımıyor. Aslında, tersine, bu “çekilme” olayı okuyucu profiline ilişkin bir kapristir, şovdur hepi topu… Misal, dağıtımdan çekildiğini söyleyen dergilerin kaçının etiket fiyatı yarı yarıya azalmış? Eminim ki çok azdır…  Yani bu “çekilmek” hikâyesi sahici bir tavır değildir. Yarın öbürsü gün, dağıtımcılara ya da benzer bir “Yeni Kapitalizm” sistemine “Eyvallah” diyeceklerdir sanıyorum, eli kulağındadır. Görürsün…

D.D.: Bildiğimiz kadarıyla fanzin eylemi, kültür-sanat aleminin dışında konumlanmayı; günlük hayatın gerçeklerinden yola çıkarak, sisteme isyanı ve direnişi ifade eder. Hiç bu öze aykırı tutumlarla karşılaştınız mı, fanzinin bir basamak olarak görüldüğü durumlarla?

Z.Y.: Evet, defalarca böylesi şeylerle karşılaştım… Özellikle de 2009-2011 arası bu konuda çok belirleyiciydi, çok kritikti. Ama en üzücüsü şuydu bence: “Yeraltı Edebiyatı” denilen söylemin bir basamak ve menfaat enstrümanı olarak kullanılmasına, alt-kültür dilinin ve imgeleminin endüstrileşmesine (yani “imgelemin özgürleşmesi” yolundan çıkarak Yeni Kapitalizm söylemlerinde erimesine) böylelikle de o alt-kültürün anlamsızlaşmasına şahit oldum. Son 2-3 yıl içerisinde “Yeraltı Edebiyatı” denen şey fabrikalaştı…

14/12/2011

E V V E L, sanat ve edebiyat oligarşisine/kâhyalarına karşıdır!
Yeni Sinsiyet’e Karşı Mücadele Etmektedir…

 *

May
24
2022
--

Orlando’nun 6. sayısı yayımlandı…


Orlando’nun 6. sayısı yayımlandı…
Özel numaralandırılmış nüshalara erişmek için:
https://www.shopier.com/12026644


iletişim/instagram: @orlandopoetryart

May
15
2022
--

Akademik Yayın: “Uyumsuzluğun Güzelliği: Ece Ayhan Şiirinin Arketipsel Yorumu” (Ali Karahan & Tuğrul Bakır)

Ali Karahan ve Tuğrul Bakır tarafından kaleme alınan ve Dede Korkut Dergisi‘nin (Uluslararası Türk Dili ve Araştırmaları Dergisi’nin) Nisan 2022 tarihli 27. sayısında yayımlanan “Uyumsuzluğun Güzelliği: Ece Ayhan Şiirinin Arketipsel Yorumu” başlıklı akademik yayının tam metnini şuradan -pdf dokümanı biçeminde- okuyabilirsiniz.


Öz: İkinci Yeni, 1950’li yıllarda Türk şiirinin toplumsallıktan bireyselliğe geçişinin önemli kilometre taşlarındandır. Bu dönüşümü yaratan şairler bireysel düzeyde toplumun bir parçası olarak kendi duygularını yansıtırken aynı zamanda toplumun mikro örneği olarak zamanın ruhunu yazdıkları şiirlere aktarmışlardır. İkinci Yeni Şiiri’nin en sivri dile sahip şairlerinden olan Ece Ayhan’ın şiirindeki kapalı yapı okurun anlam arayışını zorlaştırır. Bu nedenle şiirlerin arketipsel eleştiri yöntemiyle irdelenmesi dizelerin içerisine yerleştirilmiş ya da gizlenmiş evrensel konseptleri ortaya çıkararak Ayhan’ın şiirinin daha doğru açıklanmasına katkı sunar. Makalede Carl Gustave Jung’un çalışmalarından hareketle anima, gölge, self ve persona olarak dört arketip temel alınır. Analitik psikolojiden yararlanarak Ece Ayhan şiirinin psikolojik yönleri ortaya çıkarılabilir. Bu yöntemle incelenen şiirlerde Ayhan, kendi görüşlerine uygun kadın ve erkek; mitolojik, tarihi ve modern kahramanları şiirlerinin öznesi haline getirerek kendi psişesi ile paralel hikâyeler oluşturur. Şair, şiirlerinde personası ile uyumlu karakterleri eleştirirken, gölgenin bireyin egosunu ele geçirdiği, bilinç dengesi bozulan toplumda ötekileştirilmiş “soysuz”ları olumlar. Böylece evrensel arketipler etrafında Türk toplumu ve kendi bireysel hikâyesi birleşir. 1950’li yılların sıcak konularından olan bireyler üzerinden toplumun ahlaki değişimi ve etnik azınlıklara bakışındaki çarpıklık bireyler üzerinden ortaya konulur. Makalede bu hikâyelerin şiirlere kattığı anlamların arketipler üzerinden derinlemesine incelenmesiyle hem Ece Ayhan’ın şiirini kurgulama biçimi hem de İkinci Yeni Şiiri’nin yaratmak istediği dönüşümler ele alınacaktır.

Tam metin için tıklayın…

Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Ece Ayhan” başlıklı çalışmalara https://bit.ly/eceindeks adresinden, Ece Ayhan web sitesine ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden ulaşabilirsiniz.

May
13
2022
--

Rafet Arslan 50 Yaşında!


Rafet Arslan, Arafta Firari, 1984 Yayınevi
Sunu: Serhan Ada, Desenler: İrfan Önürmen
Mayıs 2022, Şiir, 55 Sayfa

satın almak/iletişim kurmak için:
https://1984yayinevi.com/iletisim/
E-posta: bilgi@1984yayinevi.com
T: (+90) 216 695 11 10 M: (+90) 507 434 34 34


20 yıllık dostumuz Rafet Arslan‘ın 50. yaş karnavalı (#karnaval50) Beyoğlu-Asmalımescit’ten “Arafta Firari” adlı şiir kitabının lansmanıyla başladı. Rafet Arslan, 50. yaş etkinliklerinin özünü “Kimse Ölmemeli!” sloganıyla tanımlıyor… Mayıs-Haziran 2022 süresince devam edecek olan etkinliklerin ajandasını @rafetarslan instagram hesabından veya https://facebook.com/rafet.arslan.5 facebook hesabından takip edebilirsiniz.




Çizimleri büyütmek için tıklayınız…

Rafet Arslan’ın Upas Yayın kapsamında yer alan
tüm eserlerine https://upas.evvel.org/?tag=rafet-arslan
adresinden ulaşabilirsiniz.


May
05
2022
0

“Onat Kutlar’ın Deniz’ler için yazdığı şiir”

(…)
Baba Hıdır İlyas kıssadan hisse söyledi
Darağacına tahta veren çınar bir gün anlar
Bayrağı taşıyan düşerse onu taşırlar
Son yoksul çocuğun yüzü gülünceye kadar.

Onat Kutlar

Hamiş: 6 Mayıs 2010 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde ilk kez yayımlanan bu “sıkı” şiirin tamamına ve şiiri gün ışığına çıkaran Mete Akalın’ın önyazısına https://zaferyalcinpinar.com/onatkutlardenizler.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.

May
02
2022
--

ORLANDO -Şiir, Sanat- SEÇKİSİ, özel nüshalarla yayın hayatına geri dönüyor…


Orlando -Şiir-Sanat- Seçkisi, Mayıs 2022 tarihli 5. sayısıyla yayın hayatına geri dönüyor. Numaralandırılmış özel koleksiyon nüshalarıyla yayınlanmaya devam edecek olan seçkiyi https://www.shopier.com/ShowProductNew/products.php?id=11814137 adresinden satın alabilirsiniz.


iletişim/instagram: @orlandopoetryart

May
01
2022
--

Trabzonspor hesap verecek…

Fenerbahçe Spor Kulübü, Hukuktan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Fethi Pekin, Süper Lig’de oynanan Trabzonspor- Fraport TAV Antalyaspor maçında açılan pankartla ilgili açıklamalarda bulundu: https://fenerbahce.org/haberler/kulup/2022/5/yoneticimiz-fethi-pekin-unutulmasin-bu-ulke-bu-devlet-bu-millet-fenerbahce-uzerinden-futbol-kulla

Nis
28
2022
--

40 Yıl Sonra; Georges Perec’in yarım kalan projesi “Yerler” (Lieux) 6 Mayıs’ta internette yayımlanıyor…


“Editions du Seuil 6 Mayıs’ta George Perec‘nin “Lieux” (Yerler) başlıklı yarım kalmış bir projesini yazarın ölümünden kırk yıl sonra yayınlayacak. Çalışma ayrıca internette ücretsiz sunulacak.”


Esere dair detaylar ve açıklamalar için bkz: https://futuristika.org/girdi/georges-perecin-yarim-kalan-yerleri-yayimlaniyor/

Nis
27
2022
--
Nis
26
2022
--

Upas Yayın -Pembegül Parkı- Buluşması’ndan…. Zambaklı Padişah (23/04/22)


Upas Yayın‘ın youtube kanalına
https://www.youtube.com/channel/UCPnzJBui1m5WP9E2zlOuG4g
adresinden ulaşabilirsiniz.


Hamiş:Upas Yayın kapsamında yayımlanan tüm eserlere upas.evvel.org adresinden ücretsiz pdf olarak ulaşabilirsiniz.

Nis
15
2022
--

Çağdaş sanatın öncülerinden Balkan Naci İslimyeli vefat etti…


evvel.org‘un sıkı takipçilerinden Balkan Naci İslimyeli vefat etti. İslimyeli, çağdaş sanat alanındaki eserleriyle güçlü etkiler bırakan bir isimdi. Yukarıdaki videoda Balkan Naci İslimyeli, 2017 yılında (45. sanat yılı vesilesiyle) oluşturduğu “Hatırla” adlı serginin kavramsal, sanatsal ve düşünsel arka-planını anlatıyor…


1. Bölüm- ” Her giden, bizden bir parça da götürür”
2. Bölüm- GİYSİLER / ” Her giysi, bir üniformadır ”
3. Bölüm – SUÇLAR / ” her suç, bizim suçumuzdur ”
4. Bölüm – AYNALAR / ” Her bakış, bir yansımadır ”
5. Bölüm – YAZILAR / ” Yazımız, yazgımızdır ”
6. Bölüm – SAATLER / ” Zaman yok, saatler vardır ”
7. Bölüm – TARİH / ” Her çağ, bir ortaçağ’dır”
8. Bölüm – KARA TAHTA / ” Yaşasın büyümeyen çocuklar ”
9. Bölüm – ADIMLAR, YOLLAR / ” Her yol, kendimize çıkar ”
10. Bölüm – YÜZLER / ” Her yüz, bizim yüzümüzdür”

Nis
12
2022
--

“Sessiz Olan…” (İlker Gören)


evvel.org‘un sıkı takipçilerinden İlker Gören, 47 yaşında -kalp krizi nedeniyle- vefat etti. “Düzyazı şiir” tipindeki özel betikleriyle yalnızlığı, kuytuları, köhneleri, karanlık geceleri ve boş odaların, duvarların işaret ettiği tüm dipsiz uçurumları deneyimlemiştir. Kuzey Yıldızı Edebiyat Dergisi döneminden beri neredeyse 20 yıllık tanışıklığım vardı. Vefatına müthiş üzüldüm. Sonunda -hepimize olacağı gibi- hiçliğin sessizliğine karıştı İlker Gören… (Zafer Yalçınpınar)


SESSİZ OLAN
odanın içinde üç tane adam var. odanın lambası tavandan aşağıya iyice sarkmış durumda. adamlardan biri bu lambayla konuşuyor ve bu adam ayakta. diğer ikisi oturuyor. oturan adamlardan biri boğazındaki kolyesiyle oynuyor ve sürekli annem nerde öldü diyor. üçüncü adam ise çıplak.

YALAN OLMAYAN
odaya iki kişi girdi. biri geldi tam karşıma oturdu. karşıma oturan bu adam sakız çiğniyor. diğer adam ayakta. hava sıcak. pervane havayı yelliyor. sakız çiğneyen adam odadaki radyoyu yerinden alıp koynuna sokunca ben yalnızlık nedir dedim kendime.

GECEYE NERDEYDİN DİYE BAĞIRANLARIN ANLATTIKLARI
bir yaz günü ölünen dünyanın ortasında kendine saklı kalan bir köylünün ağlaması beni ilgilendirmezdi. ama hayatın serçe yanı kimseyi affetmedi o fırtınalı gecede. ben susmuştum bir yatırın söylediklerine. ama yalnızlık olabildiğince sessiz olabildiğince korkunç elleriyle bir kere kendini aldatmıştı işte.

aynı susulan gecenin kimse yok mu diye bağırması gibiydi her şey.

UĞULTUNUN GELDİĞİ YERDE
sanki hayat basit bir ölüm gibi sessizce ağladı celladın karşısında. sanki ben insanın yeni yetme gençliğini anlatan bir akasya ağacının altında incil okudum. sanki yalan olan her şey gibi saçları kısa olan bir yalnızlık üşüyüverdi kırlangıçların dansında.

işte uğultunun geldiği yerde bunlar söylenmiştir.

İlker GÖREN, 2008
Kaynak: https://edebistan.com/yazarlar/ilker-goren

Mar
31
2022
--

“Toprağın doğumunu düşünüyorum.”


Ölümcül Defter‘in 3. edisyonu yayımlandı.
Ağıt deftere 4 sayfa eklendi.
Pdf olarak okumak/arşivlemek için:
upas.evvel.org/olumculdefter.pdf


Hamiş: Upas Yayın kapsamında yayımlanan tüm eserlere upas.evvel.org adresinden ücretsiz pdf olarak ulaşabilirsiniz.

Mar
17
2022
--

Dümensiz Seçki No.1


Dümensiz taife ilk basılı atraksiyonunu gerçekleştirdi. Koleksiyon öğesi olarak numaralı/sınırlı nüsha şeklinde yayımlanan Dümensiz Seçki‘nin ilk sayısını shopier.com/11141193 adresinden satın alabilirsiniz.

Mar
08
2022
--

Sergi: KIR MANZARALARI (BERNA ERKÜN) (17 Mart-30 Nisan 2022 / Hugin & Munin Sanat Galerisi / Kuzguncuk, Üsküdar)


17 Mart – 30 Nisan 2022
KIR MANZARALARI, BERNA ERKÜN
Hugin & Munin Sanat Galerisi
(Kuzguncuk, Üsküdar)



Kırsallar, Berna Erkün
UPAS Yayın, Ekim 2020, 26 Sayfa
İzlemek/okumak için: upas.evvel.org/kirsallar.pdf

Mar
01
2022
--

1 Mart 2022 (#8)


TARİH BAŞA SARIYOR, İYİ DÜŞÜNÜN!

Ukrayna-Rusya savaşının özeti şöyledir: Neo-liberalizm’in 2000-2020 yılları arasında taksonomisini kurarak piyasalandırmaya (ve tutundurmaya) çalıştığı “yeni insanlık” şovu her açıdan çökmüştür.

Bu tip durumlarda tarih başa sarar ve “kandırmacalı/sahte parçaları” yeniden kalb, vicdan ve hakikatle nakşeder. Şu an o nakışa şahit oluyoruz: Yalın gerçeklerle yüzleşilen özel bir “karar verme dönemi” başlamıştır, diyebiliriz.

Bununla birlikte, Rusya’nın ve kurmaylarının -tek başlarına- uluslararası/küresel paradigmada gerçek bir “oyun değiştirici” olduğunu da kabullenmek zorundayız.

Yılmaz Özdil‘in Zeleski‘yi tanıttığı ve savaşın nedenlerini, öncesini-sonrasını basitçe anlattığı köşe yazısına halkımız kızıyor. Fakat, Yılmaz Özdil haklı: “Ukrayna yazık etti Ukrayna’ya”

Böylesi tarihsel geçiş/hamle dönemlerinde yanlış karar veren halklar, kendilerine yazık ederler. Herkesin -özellikle de solculuk oynayan güdümlü liberal tipolojinin- takkesini önüne koyup düşünme zamanı gelmiştir.

Televizyon karşısında dizi seyrederken, haber kanallarında ölüm sayılarını, uluslararası ekonomik yaptırımları, müzakere açıklamalarını, göç koridorlarını, askeri söylemleri ve çift taraflı dezenformasyon hamlelerini takip ederken… ya da sosyal medyada histerikleşip sağa sola bilinçsizce sallarken doğru bir düşünme sürecinin gerçekleşmeyeceği -tarihle sabit olarak- aşikârdır. (Bu hallerin yerine, satranç oynadığınızı, satranç tahtasının başında olduğunuzu filan varsayın, mesela…)

Hezeyanlardan uzaklaşıp iyi düşünmek zorundayız: Karar verme sürecinin gerçek yaşamımızda geleceğimizi ve varoluşumuzu gerçekten belirleyecek şekilde olacağını unutmamalıyız.

Çünkü yaşam -sonuçta- bir oyun değil.

Ve tarihin yeni nakışlarının da hiç şakası yok.


Zafer Yalçınpınar / 1 Mart 2022


Hamiş: Yalçınpınar’ın tüm köşe yazılarını https://evvel.org/ilgi/kendimle-konusmalar adresinden okuyabilirsiniz.

Şub
20
2022
--

20 Şubat 2022 (#7)


“HAP YAP, PARA KAP” YA DA
TARKAN’IN İYİLEŞTİRİCİ ŞARKISI: GEÇÇEK

Büyük bir sosyolog ve düşünür olan popçu Tarkan, “geççek” adında yeni bir şarkımsı sürmeseydi piyasaya -veya halkımız olanca süratle onu bir devrim kahramanı olarak görmeseydi- kendimle konuşmalar başlıklı işbu yazılarıma devam edemeyecektim.

İyi oldu, iyi geldi harbiden… Kendime geldim.

Geççek‘in video klibini -sesi kapatarak- izledim ve şarkı sözlerini çeşitli haberlerden okudum. Evet, şarkıyı “dinlemedim” çünkü geçtiğimiz on yıllar sonucunda, Tarkan’dan dinlenecek bir şey çıkmayacağını öğrendim, biliyorum artık. (Enayi değilim sonuçta: Bu benimkisi kulak ve beyin, boru değil yani…) Neyse…

Tarkan hep “dalgalandırıcı” (sansasyonel) bir karakter oldu, gene aynı haller filan…

Konunun/olayın özeti şu: Tarkan kendini yeterince parasız/ünsüz hissetmiş, sağa sola sallayarak kendine yeni para/ün katlamak istemiş. “Herkesler birilerine, bir şeylere sallayıp para kapıyor, ben de sallıycam, benim neyim eksik,” demiş… “Daha önce ‘kuzu kuzu’ ve ‘şıkıdım şıkıdım’ kendi kendime salladım. Şimdi halkım için sallıycam.” demiş. Olay bu kadar: Tarkan sallıyor, ortam yıkılıyor. Kent kültüründen, çalışmaktan filan bunalmış olan halkımız da -tabiî, hazır ve nâzır olarak- konunun özünü yanlış anlıyor.

Sanırsın, Tarkan CHP’den milletvekili olacak, ülkeyi ve dünyayı kurtaracak filan… Bir dakika… Olur mu olur, uyar mı uyar! Tam bir CHP tipi kültür-sanatçı Tarkan! Daha önce türkücüler CHP’den milletvekili oldu, Tarkan niye olmasın, megastar sonuçta…

İyi oy toplar! İyi para kapar… İyi sallar!


Zafer Yalçınpınar / 20 Şubat 2022


Hamiş: Yalçınpınar’ın tüm köşe yazılarını https://evvel.org/ilgi/kendimle-konusmalar adresinden okuyabilirsiniz.

Şub
14
2022
--

“Allah taksiratını affetsin…”

Salih Bolat‘ı sevmezdim. İki nedenden dolayı sevmezdim:

1/ Herkesi sevmek zorunda değilim.
2/ Salih Bolat’ın son 20 yılda şiirimizde/edebiyatımızda oluşturulan kötücül ödüllendirme sistematiğinde -jüri üyesi olarak, özellikle- payı büyüktür.

Ödüllendirme sistematiğine karşı yoğun mücadele verdiğim ilk zamanlarda -2008 yılının ilk aylarında- Salih Bolat beni TYS’ye (Türkiye Yazarlar Sendikası‘na) şikayet etmiş ve Enver Ercan‘la birlik olup beni TYS disiplin kuruluna sevk ettirmişti. (Şimdi düşünüyorum da, aslında adam bana iyilik yapmış: Bendeniz, TYS’nin disiplin kurulunun verdiği “üyelik askılama” kararı sonrasında TYS’yi terk ederek, ödüllendirme sistematiğinden ve benzeri tipolojiden iyice uzaklaşmış oldum. 2008 yılından beri TYS’yle hiçbir ilişki kurmadım. Ve şimdi geriye dönüp baktığımda, bu “terkediş”in benim edebiyatıma TYS’nin kendisinden ve çevresindekilerden çok daha fazla fayda sağladığını düşünüyorum. Salih Bolat’a ve Enver Ercan’a benim ayağımı TYS’den kestikleri için ne kadar teşekkür etsem azdır.)

Salih Bolat’ı en son 9 Kasım 2017 tarihinde Tüyap İstanbul Kitap Fuarı‘nın vip salonunda görmüştüm. Salonun baş tarafında bacak bacak üstüne atmış, dört kişilik geniş bir koltukta krallar gibi yalnız başına oturuyordu. İçeriye girdiğimizde bizi farketti ve alaycı bir şekilde bize gülümsedi. Bu tavırdan müthiş rahatsız olup vip salonundan çıktık ve konuşmacısı olduğumuz panel saatine kadar başka bir yerlerde beklemek/takılmak zorunda kaldık. (Aslında adam gene bana iyilik yapmış: Bu olaydan sonra, yani 2017’den günümüze Tüyap İstanbul Kitap Fuarı’na ne ziyaretçi, ne de konuşmacı olarak ayağımı atmadım. Çünkü genel olarak baktığımda, Tüyap İstanbul Kitap Fuarı gibi organizasyonlar tamamiyle anlamsız… Bu çıkarıma ulaşmamda bana yardım ettiği için Salih Bolat’a teşekkür etmem gerekir aslında…)

Ece Ayhan vefat ettiğinde Hilmi Yavuz, hızını alamamış ve “ölünün ardından konuşmak” başlıklı kötücül bir yazı yazmıştı. Şimdi, bugün, kimse daha fazlasını beklemesin benden! Ben öyle biri değilim! Daha önce de söyledim: “Onlara benzemezsek, onlar gibi olmazsak bize yeter de artar!” Ayrıca, Ece Ayhan’ın, Onat Kutlar’a ilişkin olarak Enis Batur’a yazdığı bir mektupta ifade ettiği şu sözü de çok önemsiyorum: “Bu dünyanın kavgası bu dünyada kalır!” Ben en fazla şunu söyleyebilirim: “Allah taksiratını affetsin…” Diyeceğim budur!

Önemli Not: Aşağıda, Salih Bolat’ın beni TYS’ye şikayet edişine, Enver Ercan’ın beni TYS disiplin kuruluna sevk edişine ve TYS disiplin kurulunun “üyelik askılama” kararına dair 2008 yılında tarafıma gönderilen resmi yazılar bulunuyor. Resmi yazıların ilk ikisindeki “TYS Yönetim Kurulu” imzası Enver Ercan’a aittir. Kararı içeren resmi yazıdaki imza kime ait bilmiyorum. Allah, taksiratlarını affetsin…

Sahicilikle,
Zafer Yalçınpınar
14 Şubat 2022


Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com