Karga Taifesi’nden Tayfun Polat’la “İkametgâh Kadıköy” projesinin kapsamı ve Kadıköy’ün yenilenen, yeniden biçimlenen sanatsal aurası üzerine söyleştik…
Zafer Yalçınpınar: “İkametgâh Kadıköy” projesinin temel söylemi “Birlikte ve Bağımsız” olmak… Birçok dar kafalının “çelişkili” olarak görebileceği bu duygudurumun yaşamsal karşılığını, gizil gerçeğini merak ediyorum… Bunca yıldır Kadıköy’desin, “Kadıköy kafası” ya da “Kadıköy sound” dediğimiz şeyi nasıl tanımlıyorsun?
Tayfun Polat: “Birlikte ve Bağımsız” ile dikkat çekmeye çalıştığımız iki ana unsur var. Birincisi; bu işi birlikte kotaran 5 bağımsız sanat inisiyatifi (Asfalt Art Gallery, Hush Gallery, İstanbul Hatırası Fotoğraf Merkezi, KargART ve Piha Kolektif) ile destekçi kurumlar Arka Oda, Dunia ve Müzik Hayvanı’nın her birinin kendi coğrafyasında, kendi karakterlerinde iş üretmesi. Bu etkinliği birlikte düzenliyoruz ancak her kurum içeriğe katkısını kendi belirledi. Tabii ki bir eşgüdüm var. Çünkü çakışmalar kaçınılmaz. Söz gelimi Kadıköylü sanatçıların yer alacağı bir sergi düzenlerken 5 ana mekanın çıkarttığı sanatçı listelerinin ortak isimler içermesi gibi. “İkametgâh Kadıköy” oluşumunda yer alan tüm oluşumların iş üretmekten tutun, içerik seçimini ve sunumuna, hatta işletme mantığına kadar farklılıkları var. Biz bütün bu farklılıkları koruyarak “birlikte” üretmenin altını çizmek istiyoruz. İkinci etken de Kadıköy’deki kolektif üretime dikkat çekmek. Son dönemde gerçekleşen karma sergilerde ya da özellikle 2000’li yıllarda Kadıköy’den çıkan müzik gruplarında bu kolektivite fazlasıyla dikkat çeken bir özellik. Biz burada birlikte üretiyoruz. Birbirimizin işlerine el veriyoruz. Destek oluyoruz. Yardımlaşıyoruz. Kolektif üretim Kadıköy’e özgü bir durum değil elbet, ancak burada üretilen işlerin büyük çoğunluğuna nüfuz etmiş, seçilmeden, kendi doğalında olan bir çalışma biçimi.
Halimden Konan Anlar isimli son dönem Kadıköylü gruplardan birinin “Sergüzeşt-i Kadıköy” isimli bir şarkısında “Kadıköy kafası kocaman,” diye bir söz var. Şarkının sözleri aslında Kadıköylülüğü çok güzel anlatıyor, tiye alıyor. Ama bu “kocaman” kafa, son dönemde duyduğum en iyi Kadıköy güzellemesi. Çünkü Kadıköy’de küçük burjuva elit arasında dağılmış, entelektüel birikimi fazla hatta ukala, içekapanık, sahiplenmeci ve tembel bir kitle var. Bu kitlenin de en azından son 5 yıldır “karşı”ya ihtiyacı yok. Bu Kadıköy’ün farkında olmayı da yanında getiriyor. “Kadıköy Kafası”, aslında farkında olmak. Kadıköy’e sahip çıkmak.
“Kadıköy Sound”a gelince, terimi uyduran Cenk Taner ve Demirhan Baylan’ın da ifade ettiği gibi, tamamen bir şaka, ’90’ların başında memlekete geç de olsa girmiş Manchester Sound, Seattle Sound gibi müzikal türlerden yola çıkarak uydurulmuş bir şaka. Yani böyle bir şey yok. “Kadıköy Sound” isminde Kadıköy’de tek bir etkinlik düzenlenmiştir; Cenk Taner, Demirhan Baylan ve Kaan Altan’ın birlikte çaldıkları bir dinleti. Bir “yer”den, o “yer”le özdeşleşmiş ortak bir sound, müzikal ifade çıkarsa, müzik yazarları bir genellemeyle “… Sound” ifadesini yapıştırır. Şimdiye kadar Kadıköy’den, Kadıköy’le özdeşleşmiş bir sound, müzikal bir tavır çıkmamıştır. En çok Kesmeşeker’in (dolayısıyla Cenk Taner’in) şarkı sözlerindeki içtenlik ve yaşanmışlıkların Kadıköy’de gerçekleşmesi sebebiyle şarkı sözlerine yansıyan bir “Kadıköylülük” durumu vardı. Ancak Kadıköy’den son 50 yılda çıkmış müzisyenleri düşündüğümüzde, kesinlikle ortak bir müzikal ifade göremeyiz. Bunun istisnai durumları var tabii; ’90’ların ortasında Kadıköy’den çıkan Rashit, Radical Noise, Necrosis gibi hard-core / punk gruplarının ortak bir tavrı vardı. Ama bu tavır müzikal ifade anlamında değil, yaptıkları türün doğası gereğiydi. Tabii son 5 yılda Kadıköy’de müzik üretmeye başlayan Toz ve Toz, DDR, Seni Görmem İmkansız, Kutu, Motorr Moose gibi gruplar, zaten kendilerini “Kadıköy Kolektif” olarak tanımlamaları yanında (bu kolektifin dışında kalan Erkin Gören, Nico Nico, Künt gibi isimler de sayılabilir), Ses Apartmanı’nda birlikte müzik üretmeleri, birlikte takılmaları, birbirlerinin gruplarında da çalmaları nedeniyle “benzeş” bir sound, bir tavır yarattılar. Toz ve Toz’dan Gaye Su Akyol’un ifadesiyle “New Kadıköy Wave”, belki erken bir tanım. Ancak böyle giderse önümüzdeki dönemde nihayet “Kadıköy Sound”dan bahsetmek mümkün olacak. Biraz zaman daha geçmesi lazım ama.
Z.Y.: Kadıköy eksenli bir kolektif sanat projesi gerçekleştirme fikrinin sadece “mekân, ilçe” kesişiminde oluştuğunu, ateşlendiğini hiçbir zaman düşünmedim. Kadıköy’de buluşan galeriler, mekânlar, sanatçılar, katılımcılar, yani alternatif sanat platformlarının içeriksel ya da kuramsal kesişim noktası nasıl bir şeydir? Maksat nedir?
T.P.: Öncelikle, Piha Kolektif ve Hush Gallery’nin KargART’a gelip “güçlerimizi birleştirelim mi?” sorusuyla bütün bu işin başladığının altını çizmek isterim. Buradaki güçleri birleştirmek, aslında kendi yağında kavrulmaya çalışan, debelenen, ama çalışmalarını izleyiciye ulaştırmakta zorlanan bağımsız sanat oluşumlarının Kadıköy’de gerçekleştirilen etkinliklere dikkat çekmek için birlikte konuşmaya başlamasıydı. Bu konuşmalar ve fikir teatilerin sonucunda ortaya çıkan İkametgâh Kadıköy başlığı; zaten Kadıköy’e vurgu yapan, “Kadıköylü” (tırnak içinde, çünkü aslında Anadolu Yakası’nda sanat üreten herkesi kapsıyor) sanatçılara dikkat çeken bir etkinlikler dizisinin üst başlığı. Ama çıkış noktası, dediğim gibi, güçleri birleştirmek. Soruya gelince; son 10 yılda Kadıköy’de KargART’ın açılması, ardından Mtaar’ın kısa süreli varlığı, Gram’ın hayata geçirdiği serbest üretim alanı ve özellikle Kadıköylü sokak sanatçılarının bütün Kadıköy ve çevresini sanatsal sunumları için kullanmaya başlamaları, burada yeni dinamikleri yanında getirdi. Zaten Kadıköy ve çevresinde atölyelerinde iş üreten yüzlerce sanatçı var. Bu sanatçılar işlerini kültür endüstrisinin ana arteri olan Taksim, Galata, Nişantaşı gibi semtlerde sergiliyorlardı. Ancak yeni açılan galerilerle birlikte bu gerek-şart olmaktan çıktı. Özellikle kültür endüstrisinin çarklarının dışında kalmak isteyen bağımsız sanatçılar ya da yeni jenerasyon için Kadıköy’de yer alan sanat oluşumlarının, inisiyatiflerin ayrı bir anlamı var. Buradaki galeriler de varlıklarını sürdürebilmek için “galericilik” yapmak zorundalar belki, ama ben hâlâ sistemin yan yollarında gezindiklerini düşünüyorum. Kaldı ki, “galeri” olmayan oluşumlar da var. İkametgâh Kadıköy’ün bülten metninde ifade edildiği gibi, bu işe birlikle giren “…5 sanat alanı sabit sınırları özgürleştirerek yeni bir sanat yolu inşa ediyor ve bu yol üzerinden Kadıköy kimliğini soyutlaştırarak İstanbul’un sanatsal doğasına alternatif bir bakış açısı geliştirmeyi, -‘eksik parçaya köprü tutarak’- bağımsız çağdaş sanatla ilgili söylemi ve de sanatın tüm boyutlarını daha çok izleyiciyle buluşturmayı hedefliyor.” Bu maksadın ilanıyla Kadıköy’de ortaya çıkan heyecan ve hareketlenme, yaptığımız işin gerekliliğini şimdiden gösterdi bize aslında.
Z.Y.: Projede, herhangi bir sanatsal yaklaşımın ya da türün diğerlerine göre ağırlığı, baskınlığı, farklılaşması söz konusu mu? Öyleyse bunun nedeni nedir?
T.P.: İlk İkametgâh Kadıköy’de plastik sanatlar ve çağdaş sanatlar öne çıktı. Gerçekleşecek 5 sergide yüze yakın sanatçının işi sergilenecek. Bunun nedeni etkinliği düzenleyen 5 kurumun ortak çalışma alanının plastik sanatlar ve çağdaş sanatlar olması. Bu kurumlardan KargART (ve dolayısıyla Karga’nın) özellikle müzik alanında da etkinlikler gerçekleştirmesi, projenin ilk yılında müzikal performansların da yer almasına neden oldu. Ayrıca etkinlikler süresince gerçekleştirilecek paneller, söyleşiler, sunumlar, sanatçı buluşmaları ve gösterimlerle bir tartışma ortamı yaratılması amaçlanıyor.
Z.Y.: “İkametgâh Kadıköy” önümüzdeki yıllarda da devam edecek mi? Kapsamında bir farklılık ya da değişim olacak mı?
T.P.: Amacımız etkinliği her yıl tekrar etmek ve yeni mekân kullanımları, yeni ortaklıklar ile etkinlik alanını genişletmek. Bu ilk sene arzu ettiğimiz ölçüde çeşitlilik olamadı. Ama önümüzdeki yıllarda İkametgâh Kadıköy’ün diğer sanat disiplinlerinden üretimlerin, sunumların da gerçekleştirileceği bir hale gelmesini hedefliyoruz.
Z.Y.: Projede yer alan sanat performanslarından en sıkısı hangisi olacak? Beklentini merak ediyorum…
T.P.: Sergilerde önemli isimlerin işleri yer alacak. Hem de gencecik sanatçılarla yanyana. Bu önemli bizce. Ancak kişisel olarak beni en heyecanlandıran iş, 16-1718-19 Şubat tarihlerinde KargART, Arka Oda ve Dunia’da gerçekleştirilecek ve sadece Kadıköylü müzisyenlerin sahne alacağı ufak çaplı festival. Bir de Müzik Hayvanı plak şirketi Kadife Sokak’ın ses kataloğunu oluşturuyor. Bu kataloğa da ücretsiz ulaşılabilecek.
Z.Y.: Körler Ülkesi’ndeki tüm körler adına teşekkür ederim… Her şey için…
T.P.: Hep söylerim, güneşin batışını en güzel biz körler görüyoruz. Biz teşekkür ederiz.
4 Ocak 2012
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Kadıköy ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/kadikoy adresinden ulaşabilirsiniz.