(…)
Böyle sürüp gidilir, akşamın içine, herhangi bir
akşamın. Yine susulur, ama yitmemiştir hafif sözler.
(…) Saçları, koyu saçları,
yumuşaktır; eğince başını öne, yayılıverir kadınsı bir
edayla omuzlarına. Şimdi görür Langenau’lu da:
Uzaklarda yükselmiştir birşey bu pırıltıda, ince birşey,
koyu. Bir yalnız sütun, yarı yarıya yıkık. (…)
Gece ateşi. Oturulur çevresinde, beklenir. Beklenir biri
şarkı söyleyene dek. Ama öylesine yorgundur ki kişi.
Ağırdır kızıl ışık. Gelir durur tozlu çizmelerin üstünde.
Tırmanır dizlere dek, kavuşmuş ellerin içine bakar.
Yoktur ki kanatlan. Koyu koyu durur yüzler. Gene de,
bir an pırıldar küçük Fransız’ın gözleri, kendi ışığıyla.
Bir küçük gülü öpmüştür, çıkarıp; şimdi göğsünde
solmasını sürdürebilir, o gül. Görmüştür bunu
Langenau’lu, uyku tutmamıştır onu çünkü. Şöyle
düşünmüştür sonra: Benim gülüm yok, hiç yok.
Sonra odur başlayan şarkı söylemeğe. Eski, içli bir
havadır bu, sılada tarlaya çıkan kızların söylediği;
sonbaharda, hasat sona ererken. (…)
Rainer Maria Rilke
Sancaktar’dan…
Çev: Oruç Aruoba, Ada Yayınları, 1984
Hamiş: Oruç Aruoba, 1984’te Ada Yayınları’ndan çıkan bu çevirisine bir not yazmış. Aruoba’nın R. M. Rilke hakkındaki bazı düşüncelerini içeren bu özel nota da https://zaferyalcinpinar.com/aruobarilke.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.