GİRİŞ
Bir süredir üniversite mizah dergilerini, lise edebiyat dergilerini toplamaya çalışıyorum. Bu dergilerin hoş detaylar barındıran ‘efemera niteliğinin’ ötesinde, biyografi çalışmaları için gizli hazineler barındıran özellikte olduğunu keşfettim, keşfediyorum. Şu an okuduğunuz bu yazı da sözünü ettiğim çabanın ürünüdür.
Üniversite mizah dergilerinin belki de en meşhuru Kazgan. Kazgan, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) öğrencilerinin her yıl yayımladığı, –ve yayımlanmaya halen devam eden- okulun hoca ve öğrencileri hakkında karikatürler ve nükteli yazılar içeren bir mizah dergisi. Aynı zamanda “İnek Bayramı” gibi bir Mülkiye geleneği.[1]
Kazgan’ın çeşitli sayılarını incelerken “Mülkiyeli Edebiyatçılar” isimli bir dosya hazırlamayı düşünüyordum. Ancak bu çalışmada bir sınırlamaya gitmek hem biçim hem de içerik bakımından daha doğru olacaktı. Bu düşünce zihnimi meşgul ederken Cemal Süreya ve Ece Ayhan’ın İkinci Yeni için kullandığı tabir aklıma geldi: bir Mülkiye hareketi olarak İkinci Yeni.
Ece Ayhan, İkinci Yeni’den bahsederken şu ifadeleri kullanır:
“Bana baka; ‘İkinci Yeni’ (ben, ‘Sıkı Şiir’ diyorum şimdi buna; o başka, ya da ‘Sivil Şiir’) 1950’lerden sonra, Türkçede, taşradan gelmiş ve çok genç parasız yatılıların oluşturdukları hiçbeklenmedik, garip bir biçimde de özgün, çağdaş, çağcıl ve önemli bir şiir ve bir düşünce ‘sıçrama’sıdır; yani 13/15 bir akım. Çok özgül bir anlamda belki de bir Mülkiye hareketi, hiç değilse ilginç bir Ankara şiir olayı. (Ne tuhaf; uç beylerini de birlikte getiren, iyice sınırda ve yeni şiir atılımları, ikidir Ankara’dan çıkıyor Cumhuriyet tarihimizde!)”[2]
Şu cümle de onun:
“İlginç bir saptama: Sezai Karakoç ile Cemal Süreya, Mülkiye’yi (Siyasal Bilgiler Fakültesi) bitirmişlerdir ama ‘mülkiyet’le bir ilinti kurmamışlardır.
(Cemal Süreya bana İkinci Yeni olayının temelde ve bir anlamda (İnek Bayramı gibi) bir Mülkiye Hareketi olduğunu da söyler.)”[3]
Bahsettiğim sınırlamayı “Mülkiyeli İkinci Yeni Şairleri” yapmak da bir tercihti. Ancak literatürü incelediğimde, Cemal Süreya: Şairin Hayatı Şiire Dahil ve Doğunun Yedinci Oğlu Sezai Karakoç çalışmalarında Kazgan değinilerini görünce[4] daha özgün bir çalışma yapmak niyetiyle yazıyı sadece Ece Ayhan’a özgülemek istedim ve bu yazı ortaya çıktı.
BİR YIĞIN KEÇİBOYNUZU
1959 Kazgan’ında Kazgancı Cafer İdris Damsarsar, “Şaban’a Mektup” isimli yazıda Ece Ayhan’ın Kınar Hanımın Denizleri kitabını alaycı bir dille müjdeler: “Ece Ayhan Çağlar’ın ‘Kınar Hanımın Denizleri’ adlı bir yığın keçiboynuzuyla dolu bir şiir kitabı çıktı.”[5]
Keçiboynuzu kavramı (zahmeti çok faydası az) Ece Ayhan şiiriyle kuvvetli bağ kuramayan her okuyucunun kullanacağı türden bir benzetme. Ancak yazının sahibine dikkat çekmek isterim: İdris Damsarsar. Bilindiği üzere İdris Damsarsar, Ece Ayhan’ın kullandığı takma isimlerden biri. Bu bilgiyi bilenler için yukarıdaki değini daha da komik bir hal alabilir ancak 1959 Kazgan’ındaki İdris Damsarsar’ın Ergin Günçe olduğu bilgisini vererek işleri daha da karmaşık bir hale getireceğim, maalesef.[6]
Ergin Günçe’nin Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden yakın arkadaşı ve Kazgan’ın yayın kurulunda bulunan Dinçer Günday, İdris Damsarsar hakkında Hakkı Avan’a şunları anlatır:
“Mülkiye’nin bir geleneği vardır: İnek Bayramı. Aslında bir şenliktir. Fakültenin son sınıfındaki öğrenciler, bu etkinliğin kapsamı içinde bir de Kazgan adındaki mizah dergisini çıkarırlar. 1959 yılının Kazgan’ında yayımlanmak üzere, Apollinaire’nin ‘Marizbill’ adlı şiirinin bir uyarlaması yapılır, ama nedense bu uyarlama dergide yer almaz. ‘Marizbill’, Ergin Günçe’nin el yazısıyla, ‘Mürebbiye’ adı konularak uyarlanır. Uyarlama çevirinin altında “İdris Damsarsar” imzası görülür. Apollinaire’nin anılan şiirini Sabahattin Eyüboğlu ile N. Cumalı dilimize çevirmiştir.”[7]
İşleri daha da karmaşık hale getirmeden, yazıyı kimliğinden bağımsız ‘dönemselliği’ bakımından inceleyeceğim. 1950’lerin ikinci yarısında, pek çok edebiyat dergisindeki meşhur tartışma “İkinci Yeni ve anlamsız şiir” başlıkları üzerine eğilir. Tartışmaların çoğu İkinci Yeni şiirinin, toplumsal sorunlardan uzak ve toplum karşısında “faydasızlığına” işaret eder. Bu nedenle Kazgan’daki yazıyı da tipik bir örnek olarak değerlendirebiliriz. Ancak bu tipikliğe karşı Ece Ayhan’ın savunması ve bugünden bakınca onun şiirinin nerede durduğu göz önüne alındığında bir keçiboynuzundan mı yoksa kurucu babadan mı bahsettiğimiz sorusunun cevabı gayet açık sanırım.
Bu bağlamda Ece Ayhan’ın, İkinci Yeni hakkında yapılan ilk soruşturmada verdiği cevabı önemsiyorum:
“Yeni ozan yeni müteşebbistir, toplum içinde halen var olan ya da var olması istenilen gereksinimleri duyar, sezer, piyasaya gelir, üretime başlar. Yeni gereksinmeleri karşılayacak olan müteşebbisin üretimi, en az halen var olan gereksinmeleri karşılayan müteşebbisin üretimi denli, belki de daha çok, önemlidir.”[8]
TATARA TİTİRİ
1959 yılının Kazgan’ından bir buluntu: Ece Ayhan Adında Biri Tatara Titiri.
Yukarıdaki alıntı iki güzel tesadüf barındırıyor. Birincisi, Ece Ayhan hakkında yapılan bir betimlemenin bir argo deyimle yapılmış olması.[9] İkincisi ise “tatara titiri” deyiminin Ece Ayhan’ın yazı ve söyleşilerinde sıklıkla kullandığı bir tabir olması.
“Tatara titiri”, Hulki Aktunç’un Büyük Argo Sözlüğü’nde şöyle tanımlanmış:
“İşe yaramaz, önemsiz, değersiz”.[10]
Kazgan’da Ece Ayhan’ın bu şekilde tarif edilmesi tahminimce onun “tatara titiri” deyimini gündelik hayatta sıklıkla kullanması nedeniyle dergiyi hazırlayan arkadaşlarının, Ece Ayhan’a yaptıkları küçük bir şakadan kaynaklanıyor. Ece Ayhan’ın yazı ve söyleşilerinde, sekiz farklı yerde “tatara titiri” deyimini kullandığını gördüm.[11] Yani sevdiği bir deyim. Bu nedenle okul yıllarında da bu deyimi sıklıkla kullanıyor olabileceğini düşünüyorum. Ancak bu ilişkiden bağımsız olarak Kazgan’ı hazırlayan ekip, “tatara titiri” deyiminin olumsuz anlamını kullanarak bu türden bir betimleme yapmış da olabilir. Bu deyimin tespit edebildiğim ilk kullanımlarından biri Oktay Rifat’ın Jacques Prevert’den yaptığı çeviri:
“Blaise Pascal adında biri
Tatara titiri”[12]
Çevirinin altına ayrıca şu not düşülmüş:
“Bu şiir bizim ünlülere uygulanarak da okunabilir.
İşte:Peyami Safa adında biri
Tatara titiri”
O yıllarda bu deyimin gündelik hayatta ya da matbuda ne düzeyde dolaşımda olduğunu bilemiyorum ancak çok yaygın bir kullanım olmasa gerek. Bu nedenle yukarıda yaptığım ilk okumaya daha yakınım.
BABİL’İN EN KÜÇÜK KAPISI
Yukarıdaki buluntuda geçen “Şiirlerine bakılırsa Babil’de doğmuştur.” ifadesi başlı başına önem arz ediyor. Tunç Tayanç’ın yayına hazırladığı, “Adım Ece Ayhan Çağlar…” isimli çalışmadan öğrendiğimiz kadarıyla Ece Ayhan’ın ilk dönem şiirlerinde “Babil imgesi” önemli bir yer tutmakta. Ece Ayhan’ın ilk dönem şiirlerinden haberdar olan arkadaşları da belki sataşarak belki de hoş bir jest yaparak tarihe not düşmüşler.
Şiirlerden birkaç örnek verelim. İlk örnek “Babil’de Arkadaşlık” şiirinden:
“Sonra Kötü İlgi’m
Ben yitmiye devam etmek istiyorum dedim
(tükenmez bir kızlık bu kapıda sıkışmış)
Bir Çarşamba günü
Ve sonraki günler yitmiye devam ettik
(sen Babil’de arkadaşlığın ne demek olduğunu bilir misin).”[13]
İkinci örnek “Babilde” şiirinden:
“Babil’in en küçük kapısı açık
Sokaklarda bir bakır çocuğun
Güzel yüzünü bir veba maskesi gibi
Bir hüzün gizliyor.”[14]
Üçüncü örnek ise “Sentez”[15] şirinden:
“Babil’de
Babil’de bir çocuk demek
Bizi kullanıp kullanıp duruyormuş
Ama biz bu değiliz ki
Daha ilk sayfalarda
Karşımıza çıkıveriyor
Başkasının gözleri
Başkasının ağızları dudakları
Babil’de basılmış”[16]
Peki neden Babil? En sarih açıklama Edip Cansever’in sanırım:
“Peki neden bu kadar seviyor dille oynamayı Ece Ayhan? Ben şöyle diyeceğim: Yaşamadığı çağların, hatta yaşarken bile yaşamıyor göründüğü bir çağın, o hiç yazılmamış duygular tarihini ele geçirmek için. Bu yüzden kurulu bir şiir dili onun ilgisini çekmez hiç.”[17]
“Babil imgesinin” kökenini Ece Ayhan şiirindeki tarihimsilikte[18] aramak da mümkün. Orhan Koçak’ın anlatımıyla:
“Eğer bazı eski metin ve söylemlere kayıtlı olan ’yabansı’ sözcüklerin şiirdeki varlığı nedensizse, şiiri ‘aydınlatacağına karartıyorsa’ ve buna rağmen şiir de ‘tarihsel tabakalarla’ bağlantısını bu sözcükler aracılığıyla kuruyorsa eğer, o zaman şiirin tarihselliği de sorunlu bir nitelik alır. Bu durumda, tarihten değil de ‘tarihimsilikten’, ‘tarihmiş gibi yapmaktan’ söz edilebilir ancak.”[19]
Ancak bu arayışı gerçekleştirirken Ahmet Soysal’ın uyarısını da dikkate almak gerekir:
“Ece Ayhan’ın şiiri tarihe gönderir. Bu göndermeleri açmak, çözümlemek, ilginç olabilir. Ama bu çözümleme, şiirin şiir olarak değerinin bize veremez. Ece Ayhan’ın şiiri bulmaca değildir, ve bulmaca çözücülerin oyuncağı değildir.”[20]
Buluntudaki bir diğer önemli nokta da şu elbette: “ ‘İkinci Yeni’ adında bir şiir akımını milletin başına bela etmiş, ortalığı karıştırmış, sonra da sessiz sessiz gülmüştür.”
Ece Ayhan personanasının en belirgin iki özelliği, “ortalığı karıştırma” ve “sessiz sessiz gülme” denebilir. Ortalığı karıştırma onun kışkırtıcılığına bir gönderme sanırım. Ama bununla sınırlı değerlendirmemek lazım. Ortalığı karıştırırken kendine yer açan, kendi değerini ve özerkliğini direten bir “eylem” olarak da düşünülebilir. Kendisi de niçin yazdığını şöyle açıklıyor:
“Kimbilir, belki de, yerimi (hakkımı) aramak uğruna çiziktiriyorum. Issız bir uçta ve kendi kendine bir şeyleri yoklamak anlayacağınız. (Efendi efendi ayakta durmaya çabalarken, bak bu bir budak da ne oluyor?”[21]
“Sessiz sessiz gülen” tarafı da onun muzipliğine ve oyunbazlığına bir gönderme kuşkusuz. Bu durumu en iyi anlatan yine kendisi:
“Köylü kentten köyüne dönüyor, yalnız ve ansızın karşısına bir ayı çıkıyor. Kaçış yok. Köylü çırılçıplak soyunuyor. Ayı anadandoğma adamı görünce ters geri kaçıyor. Ben de böyle yaptım, çok ayı ürkütüp kaçırttım.”[22]
Ece Ayhan, İkinci Yeni’yi milletin başına bela etti, ortalığı karıştırdı, çok ayı ürkütüp kaçırttı, sonra da sessiz sessiz güldü. İyi ki de öyle oldu.
TARIK ÖZCAN,9 Temmuz 2019
tarikozcan1@gmail.com
DİPNOTLAR
[1] Kazgan hakkında kısa bir bilgi için bkz. Bahanur Garan Gökşen-Erol Gökşen, “1923’ten 1960’a Kadar Ankara’da Çıkan Edebiyat-Kültür ve Sanat Dergileri Üzerine Tanıtıcı Bir Kaynakça Denemesi”, Kültürel Mirasın İzinde Ankara, Hacettepe Üniversitesi Basımevi, Ankara, 2016, s.168.
[2] Ece Ayhan, “Ayağa Kalkarak ‘İkinci Yeni’ Akımı”, Bir Şiirin Bakır Çağı, YKY, İstanbul, 2016, s.14.
[3] Ayhan, s.20.
[4] Feyza Perinçek-Nursel Duruel, Cemal Süreya: Şairin Hayatı Şiire Dahil, Can Yayınları, İstanbul, 2017, s.77 Turan Karataş, Doğu’nun Yedinci Oğlu Sezai Karakoç, Kaknüs Yayınları, İstanbul, 1998, s.55.
[5] Kazgancı Cafer İdris Damsarsar, “Şaban’a Mektup”, Kazgan, 1959, s.3.
[6] İdris Damsarsar meselesi epey karmaşık olduğundan bu yazıda çok fazla üzerinde durmayıp ayrı bir yazı olarak yayımlamayı düşünüyorum.
[7] Dinçer Günday, Ergin Günçe’yi Hatırlamak, Manisa Kültür Sanat Kurumu Yayını, Manisa, 2011, s.13.
[8] Ayhan, s.14.
[9] Ece Ayhan şiirinin argoyla kurduğu güçlü ilişki malum. Meseleye farklı açılardan yaklaşan birkaç okuma için bkz. Enis Batur, Başkalaşımlar I-X, Kırmızı Kedi, İstanbul, 2016, s.75; Erdoğan Kul, Ece Ayhan’ın Şiirleri Üzerine Bir Araştırma, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, 2007, s.464-471; Cihat Duman, “Bozuk Ağzın Şiiri Ya da Şiirin Vesikalı Baldızı: Argo”, Hece, Sayı 165, 2011, s.99.
[10] Hulki Aktunç, Büyük Argo Sözlüğü, YKY, İstanbul, 2015, s.275
[11] Ece Ayhan, Aynalı Denemeler, YKY, İstanbul, 2012, s.10, s.74; Ece Ayhan, Başıbozuk Günceler, YKY, İstanbul, 1997, s.250; Ece Ayhan, Şiirin Bir Altın Çağı, YKY, İstanbul, 1993, s.16, s.26, s.77, s.275, s.279.
[12] Jacques Prevert, “Sıkıntılı Bahis”, çev. Oktay Rifat, Yaprak, Sayı 14, 1949, s.1.
[13] Tunç Tayanç , “Adım Ece Ayhan Çağlar…”, YKY, İstanbul, 2014, s.142
[14] Tayanç, s.145.
[15] Aynı şiir küçük farklılıklarla Bütün Yort Savul’lar! kitabında da yer almaktadır. Bkz. Ece Ayhan, Bütün Yort Savul’lar!, YKY, İstanbul, 1994, s.237.
[16] Tayanç, s.161.
[17] Edip Cansever, “Ecegilleri Okumak”, Şiiri Şiirle Ölçmek, haz. Devrim Dirlikyapan, YKY, İstanbul, 2012, s.152-153.
[18] Farklı kavramsallaştırmalar kullanılabilir elbette. Necmiye Alpay, benzer bir gerekçeyle uzayzamanı kavramını, Ali Özgür Özkarcı ise tarih toplayıcısı kavramını kullanıyor. Bkz. Necmiye Alpay, Yaklaşma Çabası, Edebi Şeyler, İstanbul, 2018, s.98; Ali Özgür Özkarcı, Ece Ayhan (Şiir, Tarih, İdeooji), Edebi Şeyler, İstanbul, 2018, s.44.
[19] Orhan Koçak, Kopuk Zincir, Metis, İstanbul, 2016, s.165.
[20] Ahmet Soysal, A’dan Z’ye Ece Ayhan, YKY, İstanbul, 2003, s.45.
[21] Ayhan, s.9
[22] Ümit Bayazoğlu, “Ece Ayhan Sivil İtaatsizliğin Sınırından Sesleniyor: Çok Adam Kırmışım, Özür Dilerim”, Express, 20 Mayıs 1995, s.14.
KAYNAKÇA
Aktunç Hulki, Büyük Argo Sözlüğü, YKY, İstanbul, 2015
Alpay Necmiye, Yaklaşma Çabası, Edebi Şeyler, İstanbul, 2018
Ayhan Ece, Aynalı Denemeler, YKY, İstanbul, 2012
Ayhan Ece, Başıbozuk Günceler, YKY, İstanbul, 1997
Ayhan Ece, Bir Şiirin Bakır Çağı, YKY, İstanbul, 2016
Ayhan Ece, Bütün Yort Savul’lar!, YKY, İstanbul, 1994
Ayhan Ece, Şiirin Bir Altın Çağı, YKY, İstanbul, 1993
Batur Enis, BaşkalaşımlarI-X, Kırmızı Kedi, İstanbul, 2016
Bayazoğlu Ümit, “Ece Ayhan Sivil İtaatsizliğin Sınırından Sesleniyor: Çok Adam Kırmışım, Özür Dilerim”, Express, 20 Mayıs 1995
Cansever Edip, “Ecegilleri Okumak”, Şiiri Şiirle Ölçmek, haz. Devrim Dirlikyapan, YKY, İstanbul, 2012
Damsarsar Kazgancı Cafer İdris, “Şaban’a Mektup”, Kazgan, 1959
Duman Cihat, “Bozuk Ağzın Şiiri Ya da Şiirin Vesikalı Baldızı: Argo”, Hece, Sayı 165, 2011
Garan Gökşen Bahanur – Gökşen Erol, “1923’ten 1960’a Kadar Ankara’da Çıkan Edebiyat-Kültür ve Sanat Dergileri Üzerine Tanıtıcı Bir Kaynakça Denemesi”, Kültürel Mirasın İzinde Ankara, Hacettepe Üniversitesi Basımevi, Ankara, 2016
Günday Dinçer, Ergin Günçe’yi Hatırlamak, Manisa Kültür Sanat Kurumu Yayını, Manisa, 2011
Karataş Turan, Doğu’nun Yedinci Oğlu Sezai Karakoç, Kaknüs Yayınları, İstanbul, 1998
Koçak Orhan, Kopuk Zincir, Metis, İstanbul, 2016
Kul Erdoğan, Ece Ayhan’ın Şiirleri Üzerine Bir Araştırma, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, 2007
Özkarcı Ali Özgür, Ece Ayhan (Şiir, Tarih, İdeooji), Edebi Şeyler, İstanbul, 2018
Perinçek Feyza – Duruel Nursel, Cemal Süreya: Şairin Hayatı Şiire Dahil, Can Yayınları, İstanbul, 2017
Prevert Jacques, “Sıkıntılı Bahis”, çev. Oktay Rifat, Yaprak, Sayı 14, 1949
Soysal Ahmet, A’dan Z’ye Ece Ayhan, YKY, İstanbul, 2003
Tayanç Tunç , “Adım Ece Ayhan Çağlar…”, YKY, İstanbul, 2014
YAYINCININ NOTLARI
-Yazının temel buluntusu olarak dikkat çeken 1959 tarihli Kazgan Dergisi‘nin pdf dosyası biçemindeki tam metnini https://evvel.org/kazgan1959.pdf adresinden inceleyebilirsiniz.
-İşbu kıymetli araştırmayı EVV3L ve takipçileriyle paylaşan Tarık Özcan‘a yerden göğe kadar teşekkür ederiz.
-EVV3L kapsamında yayımlanan “Ece Ayhan” başlıklı ilgilerin indeksine https://bit.ly/eceindeks adresinden, Ece Ayhan web sitesine ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden ulaşabilirsiniz.