(…)
Sevgili Chamisso, sana her şeyi tüm çıplaklığıyla anlatacak ve senin yargını etkilemeye çalışmayacağım. Uzun bir süredir kendi kendimi suçluyor, bana eziyet eden kurdu içimde besliyordum. Gözlerimin önüne hep hayatımın bu en ciddi anı geliyordu ve ben bu resme yalnızca kuşku, utanç ve pişmanlıkla bakabiliyordum. Sevgili dostum, düşüncesizlik yaparak doğru yolu terk eden herkes kendisini ansızın yokuş aşağı giden başka patikalarda bulur ve yuvarlandıkça yuvarlanır; gökyüzünde parlayarak yol gösteren yıldızlara bakması boşunadır, hiçbir seçeneği yoktur, yokuş aşağı inmek ve kendisini Nemesis’e kurban etmek zorundadır. Lanetleri üzerime çektiğim o aceleci yanlış adımı takiben aşk duygularıyla suç işleyerek başka bir varlığın yazgısına müdahalede bulunmuştum; böylesi bir felaketle karşı karşıya kalınca, kendimi bir an önce kurtarmak için körü körüne bu çareye sarılmaktan başka ne yapabilirdim? Çünkü son saatim çalmıştı. Hakkımda kötü düşünme, sevgili Adelbert; benden talep edilen bedeli yüksek bulduğumu, yalnızca bana ait olan bir şeyi altınlardan daha çok esirgediğimi sanma. Hayır, Adelbert, ruhum yalan dolan peşinde olan bu esrarengiz sürüngene karşı büyük bir nefretle doluydu. Belki ona haksızlık ediyordum, fakat onunla söz konusu olabilecek her türlü birliktelik beni çileden çıkarıyordu. Hayatımda ve hatta genelde dünya tarihinde sıkça olduğu gibi burada da, kendiliğinden gelişen bir olay, tasarlanan bir eylemin önüne geçti. Sonraları kendimle barışabildim. Öncelikle zorunluluklara saygı göstermesini öğrendim; zaten yapılan bir eylemden, olup biten bir olaydan daha zorunlu ne olabilir! Sonunda bu zorunluluğu, içinde bizlerin yalnızca birer dişli sıfatıyla işlev gördüğümüz büyük çarka hükmeden kader olarak kabul etmesini ve ona gerekli saygıyı göstermesini de bildim. Olması gereken olacaktır ve olmuştur; hiç kuşku yok ki, bunda, benim ve benimle bağlantılı kişilerin alınyazısını belirleyen ve saygı göstermesini öğrendiğim kaderin de payı oldu.
(…)
Adelbert von Chamisso
“Peter Schlemihl’in Garip Hikâyesi”, Çev: Etem Levent Bakaç
Aylak Adam Yayınları, 2014, ss. 61-62