(…)
On iki yaşındayken, babaannemlerde bir yaz geçirdim. Vaktimin çoğunu evin içinde tek başıma dolaşarak geçirirdim. Tarifsiz bir sıkıntı ve şaşırtıcı biçimde evde televizyon olmayışı, beni kitaplara yöneltti. Bir gün, kütüphanenin raflarına tırmanırken, yarı yarıya gizlenmiş, ters dönmüş, mavi ciltli küçük bir kitap buldum. Pek iyi durumda değildi; bazı sayfalar eksikti, bazıları da kötü kesilmiş olduğundan, her satırın ilk veya son kelimelerini tahmin etmek gerekiyordu. Her şeye rağmen, kitabın adı dikkatimi çektiğinden okumaya karar verdim.
O kitap ve dedemlerin kütüphanesinin üst raflarında bulduğum başka kitaplar, nasıl olduğunu tam bilemesem de, hayatımı değiştirdi. Madrid’e dönmeden önce, dedemden küçük mavi kitabı istedim.
-Bu kitap hoşuna gitti demek?
-Evet.
-Neden peki?
-Bilmem… Fikirler önceden kitaptayken şimdi burada, o yüzden hoşuma gitti.
Sağ elimin işaret parmağıyla başımı gösterdim.
Dedem gülümsedi.
(…)
Julio Baquero Cruz
“Mezbahanın Mimarisi”, Çev: Roza Hakmen, YKY, 2003. s.11-12