(…)
Sert dokulu, köşeli, geniş ve karanlık bir tonu vardı. Birçok saksofoncu tizlerle çaldığında tonunun genişliğini kaybeder ya da peslerde çaldığında ajilitesini yitirir. Coltrane, tizlerde ve peslerde de enstrümanına son derece hakimdi. O kadar yetkin ve ustaca doğaçlardı ki, Sonny Rollins, Charlie Parker veya Lee Konitz’in olağanüstü hızına ve ajilitesine alışmış olan dinleyicileri bile etkilerdi. Coltrane’in çalışında, kulağa ilk çarpandan fazlası vardı. Hızlı ve olağanüstü bir tona sahip bir saksofoncu olmaktan öteydi. Kendini denetleyen ve yaptığı işi mercek altına alan acımasız bir şekilde eleştiriden geçiren, çok ciddi ve mizahtan uzak bir zanaatkârdı. Kariyerinde zayıf olduğu tek bir an bile yoktur. Bu açıdan Charlie Parker’a yakındır.50’lerin sonunda, Coltrane sık sık, 16’lıklarla dolu, uzun cümlelerle dolu yoğun sololar atardı. Notalar, saksofonundan sanki bir şelale şeklinde çıkıyordu, ama bu notalar dinleyiciye rastgele de fırlatılmıyordu. Her bir nota, hızlı çalınsa bile dikkatlice seçiliyordu. Bu notalar melodik bir fikrin ortasına çok mantıklı bir şekilde oturuyordu. Coltrane’in bu dönemde çaldığı cümleler, bugüne kadar yaşamış yüzlerce müzisyen tarafından etüd edildi ve kopya edildi.Coltrane’in üzerine çalınması zor akor dizilerine olan ilgisi, geniş tonu Coleman Hawkins’i de etüd ettiğine işaret ediyor. Duke Ellington’ın star solocusu alto saksofoncu Johnny Hodges, Coltrane’in ilk etkilendiği müzisyenlerdendir. Bu iki müzisyenin ortak özellikleri vardır. Coltrane’in tonunun derinliği ve doluluğu Hodges’ı andırır. Coltrane’in süslemeleri de Hodges’ı andırır. Coltrane’in tiz bir hedef notaya doğru, gam notalarını bir merdiveni tırmanır gibi çalması, Hodges’ın da en belirgin özelliklerinden biridir. İki müzisyen de baladları çok özenle çalar.Coltrane’in imzalarından biri tiz notalarda “ağlamak”tır. Özellikle 1960’lardaki kayıtlarında bu tekniği sıkça kullanır. Bu tekniği, Earl Bostic’ten almış olabilir.
Zaman zaman Coltrane, birçok frekansın aynı anda duyulduğu sesler çıkartırdı. Bu seslere “multiphonic” adı verilir, ve bu sesler yer yer akor çalınıyormuş izlenimini yaratır. Coltrane’in 1959’da yaptığı “Coltrane Jazz” albümündeki “Harmonique” adlı parçasında, bu metodu melodiyi çok sesli hale getirmek için kullanır, ama 1960’ların ortasında sololarında bir climax(?) yaratmak için multiphonicleri sık sık kullanır (“Meditations”, “Expression” ve “Live in Seattle” adlı albümlerinde multiphonicleri sık sık duyabiliriz). Albert Ayler’la birlikte, John Coltrane tansiyon yaratmak adına tiz notalarda multiphonic çalma fikrini popülarize etmiştir.
Lester Young’ın favori cümleleri, ve notalarında “bend” etme özelliği tespit edilebilir. Ve Dexter Gordon’ın dolu ve karanlık tonundan, legato stilinden de izler taşır. Coltrane, Gordon ve Young, üçü de birbirine bağlı aralıksız çalınan notalardan oluşan uzun cümleler kurarlardı. Bu cümlelerde neredeyse hiçbir staccato (vurgulu) çalınan nota bulamazsınız.
(…)
Şevket AKINCI
John Coltrane: ‘Gelecek onun sazından çıkıyor’
23 /9/ 2013, soL gazetesi
Hamiş: Şevket Akıncı’nın sıkı yazısının tam metnine https://haber.sol.org.tr/kultur-sanat/john-coltrane-gelecek-onun-sazindan-cikiyor-haberi-80038 adresinden ulaşabilirsiniz.
2. Hamiş: Evvel fanzin kapsamında yayımlanan “Caz” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/caz-cumlesi adresinden ulaşabilirsiniz.