Bkz: https://haber.sol.org.tr/dunyadan/yurtdisindaki-akademisyenlerden-gezi-parki-aciklamasi-haberi-74383
YURTDIŞINDAKİ GENÇ AKADEMİSYENLERİN
HÜKÜMETE VE TÜRK MEDYASINA ÇAĞRISIDIR!
Yurtdışındaki genç akademisyenler olarak hükümeti sağduyulu davranmaya, halk ile uzlaşı ve diyaloğa, medyayı ise gerçekleri tarafsız bir şekilde yayınlamaya çağırıyoruz!Bizler, yurtdışında yaşayan genç akademisyenler olarak, son günlerde ülkemizde yaşanan olayları kaygıyla izlemekteyiz. Bu olaylarda hükümetin ve medyanın takındığı tavır bizleri herhangi bir ideolojik amaç ya da çıkar altında toplanmadan ve hiçbir politik oluşumun destekçisi olmadan bu açıklamayı yapmak zorunda bırakmıştır.
Türkiye’de 28 Mayıs 2013’te başlayan barışçıl Gezi Parkı eyleminin polis tarafından orantısız ve aşırı güç kullanılarak sonlandırılmaya çalışılması, eylemin büyüyerek sivil bir halk hareketine dönüşmesine neden olmuştur. Yakın çevremizden aldığımız doğrudan aktarımlar ve kişisel gözlemlerimiz bu hareketin hükümet tarafından iddia edildiği gibi siyasi veya ideolojik olarak değil tamamen toplumsal bir hareket olarak başladığını açıkça gözler önüne sermektedir.
Gelinen noktada bu toplumsal hareket çeşitli halk kitlelerince benimsenmiş olup; iktidarın bireyler üzerinde gittikçe artan baskısına, başta haber alma, ifade, adil yargılanma, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme özgürlükleri olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin gasp edilmesine ve tırmanan polis şiddetine karşı ortak bir tepkiye dönüşmüştür.
Hükümetin siyasal ve ekonomik boyunduruğundaki Türk medyasının bu süreçte özellikle ilk günlerde izlediği „yok sayma“ politikasını şiddetle kınıyoruz! Türk yazılı ve görsel basını bundan sonra asli görevini yerine getirerek kamuoyunun tarafsız haber almasını şartlar ne olursa olsun sağlamalıdır. Aksi halde Türk medyası bunun hesabını gelecek nesillere veremeyecektir.
Hükümet bu aşamada uzlaşıcı ve birleştirici bir tutum göstermeli ve olayların daha da içinden çıkılamaz bir hale gelmesine izin vermemelidir. Bu noktada bizler yurtdışındaki genç akademisyenler olarak, hükümeti sağduyulu davranmaya çağırıyor, aşağıdaki hususların vakit geçirmeksizin hayata geçirilmesini istiyoruz:
1. Bugüne kadar sivil halk üzerine uygulanan orantısız ve aşırı güç kullanımı kesinlikle kabul edilemez! Son zamanlarda her türlü barışçıl, toplumsal protestoya biber gazı ile müdahale etme alışkanlığından derhal ve kalıcı olarak vazgeçilmelidir.
2. Başta İstanbul ve Ankara Valisi ile Emniyet Genel Müdürü olmak üzere bu olayların bu şekilde orantısız ve aşırı güç kullanımı ile bastırılmaya çalışılmasında sorumlular tespit edilerek adalete sevk edilmelidir.
3. Gelişigüzel gerçekleştirilen göz altılara hemen son verilmelidir.
4. Hükümet, haber alma, adil yargılanma, ifade, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme özgürlükleri başta olmak üzere temel hak ve özgürlükleri derhal yasal bir çerçeveyle garanti altına almalı ve koşulsuz uygulanmasını sağlamalıdır.
5. Hükümet, olayların bu aşamaya gelmesine sebebiyet veren söylem ve politikalarını gözden geçirmeli, izlemekte olduğu politikaları bu özeleştiri ışığında düzeltmeli ve bunu kamuoyu ile paylaşmalıdır.
6. Özellikle, otokrasiyi andıran „Biz yaptık, oldu!“ yaklaşımından ve sadece seçime indirgenmiş plebisit yönetim ile çoğunlukçu demokrasi anlayışından vazgeçilmeli, kuvvetler ayrılığı, basının gerçek bağımsızlığı, muhalefetin ve sivil toplum örgütlerinin karar verme ve denetleme mekanizmalarına katılımı gibi demokratik araçlara tekrar işlevlik kazandırılmalı ve bu araçların korunması garanti altına alınmalıdır.
7. Toplumu ve yaşayışı ilgilendiren konularda şeffaflık ve tartışma ortamı sağlanmalı, çoğunluk olmasalar dahi toplumun farklı kesimlerinin duyarlılıkları dikkate alınmalı, toplumu ayrıştırıcı değil birleştirici söylem ve uygulamalara öncelik verilmelidir.
(Kaynak: soL Haber Portalı)