Tem
01
2009
0

Kuşları Örtünmek-2

30 Nisan 1974

Dün korkuyla düşündüm: Artık kimseler şiir üzerine bir şeyler yazmıyor. Bir zamanlar Orhan Veli, Melih Cevdet, Sabahattin Kudret, Oktay Rifat’ın şiir üzerine yazıları vardı. Başkalarının da vardır. Ama şimdiler, Cemal Süreya bir yana, görüyorum ki hiçbir ozan kafasını şiir üzerinde yormuyor.
Bu korkunç bir çağın eşiğinde olduğumuzun belirtileri midir?
Bir de şu var: şiir artık kendi dışındaki ölçülerle değerlendiriliyor.

(…)

Denilebilir ki, şiirden anlayan da kalmamıştır.
Genç ozanlar beğenilmek, pehpehlenmek için boşuna bekliyorlar.

(…)

29 Mayıs 1974

Dergi yönetenlerin çoğu Salazar’dır.
İpi kopmuş bir sandalla açıklara düşmüş bir Salazar.

(…)

Salâh Birsel

Kuşları Örtünmek’ten…

Written by Adabeyi in: Usta Beni Öldür! (AKSAK KOLAj) |
May
22
2009
0

Turgut Uyar’ın Girişimi (1966)

*

Papirüs Dergisi’nin 1966 yılında yayımlanan 4. sayısında, Cemal Süreya tarafından kaleme alınan “Turgut Uyar’ın Girişimi” başlıklı yazıya

https://groups.google.com/group/pustahali/browse_thread/thread/3bc9c2be80f6e098#

adresinden ulaşılabilir…

Written by Adabeyi in: Usta Beni Öldür! (AKSAK KOLAj) |
Nis
20
2009
0

“Ben şiirden değil müzikten geliyorum.” (Ece Ayhan)

(…)

Ece Ayhan: Yalnız ‘Sıkı Şiir’de değil, bütün tarihte “şiirin kâhyası” çoktur galiba?

Cemal Süreya: Evet, şiirde kâhya sayısı şair sayısından fazla. Herkes şiirden anladığını sanıyor. İşin ilginç yanı, bir noktaya kadar anlıyor da. Herkes ressama, müzisyene hayran; onların işine karışmıyor. Ama tutup şaire yol gösteriyor. Bunun iyi yanı da yok mu? Şiir ülkemizde herkesin işi olmuş. Şiir üzerine laf yürütenler sevimli değnekçilerdir. İşlerini açıktan açığa yaparlar. Bir de senin dediğin “gizliden gizliye kâhyalar” var. Onların sayısı çok az be!

(…)

Ece Ayhan: Caz?

Cemal Süreya: Şiirimi şöyle özetlemeye kalkıştım bir ara; “Güneşten yırtılmış caz, kavaldan dökülen gökyüzü” Tabii, bir yakıştırma bu, yaklaşık bir laf. “İkinci Yeni” kaç kez defnedilecek yahu!

(…)

Ece Ayhan: Müzik? Ben şiirden değil müzikten geliyorum.

Cemal Süreya: Güneyde küçük bir koy var. Biri oraya şavklı mahşer otobüsleriyle gitmişti. O koy, o otobüsler, o şavk hayatın özüdür. Müzik daha da özüdür.

(…)

Ece Ayhan: Türkiye’de şiirler sessiz çekilir. Ses sonradan (masada) eklenmiştir şiirlere.

(1990)

Ece Ayhan

Şiirin Bir Altın Çağı, YKY, 1993, s.165

 

Written by Adabeyi in: Usta Beni Öldür! (AKSAK KOLAj) | Etiketler:
May
28
2008
0

Günler…

947. Gün 

Enis Batur Argos’tan da ayrılmış. Hem de ilk sayının çıktığı gün. Haberi gazetede okuyunca çok üzüldüm. Daha sonra telefonda konuştuk. Fazla bir şey demedi; demek istemedi belki. Ama gösterilen nedenler ne olursa olsun, hatta Enis ne derse desin, bir dram da var burada. Reisin gemi daha yola çıkarken tekneden inmiş olması başka nasıl açıklanabilir!

Başka bir olay geliyor aklıma. Andre Gide NRF’in (Nouvelle Revuo Française) danışmanı. İlk sayıda Gide, dergide yayımlanmasını istediği bir yazının çıkmadığını, buna karşılık istemediği bir yazının da yayımlandığını görüyor. Karşı çıkıyor bu duruma. Basılmış nüshalar yok ediliyor. İlk sayı yeniden basılıyor. Bu da başka bir ölçü. (s.396)
 

824. Gün

Beyaz Yayınevi Ece Ayhan’ın Kolsuz Bir Hattat adlı kitabını 1000 adet basmış ve hepsini ona armağan etmiş. “Dipyazılar 1” adıyla anılması gereken bu kitap Ece’nin gazete ve dergilerde çıkmış bazı yazılarını, notlarını, kendisiyle yapılmış ve kendisinin başkalarıyla yaptığı konuşmaların birkaçını kapsamakta. Üç dört arkadaş kitapların bir kısmını elden satmaya karar verdik. Ben, kendi payıma, Kolsuz Bir Hattat’tan 20-30 tane satabildim.

Yazarlar, hiç değilse şairler, kendi aralarından böylesi fiili satış kooperatifleri kursalar ne iyi olur diye düşündüm. Diyelim, kitap 3000 basıldı; 500 kadarı iyi kâğıda bastırılabilir, desenlerle süslenebilir; ayrı bir cilt özeniyle hazırlanabilir.

Şiir kitabı için tek umut nesne-kitaba giden yolda. (s.293)

 

Cemal Süreya, Günler,YKY, 2.Baskı, 2002

 

Written by Adabeyi in: Usta Beni Öldür! (AKSAK KOLAj) | Etiketler:
May
22
2008
0

891. Gün

 

“Turgut Özal’ı getirin Türkçeye çevireyim.”

Cemal Süreya – Günler, YKY, 2.Baskı, 2002, s.367

 

 

Written by Adabeyi in: Usta Beni Öldür! (AKSAK KOLAj) |
Eki
08
2006
0

Papaza Kızıp Oruç Bozmak

Papaza Kızıp Oruç Bozmak(1)
ya da
“Çiftçiye Öğütler”

Başlarken, neden “Şiiri Özlüyorum” matbuatı, onun çıkar(ı)cısı ya da edebiyat ortamında dönen dolaplar, söylediklerimi ve edebiyat camiası hakkındaki negatif düşüncelerimi haklı çıkarmak için bir referansa dönüşüyor sürekli? Ben, birkaç kere de yanılmak isterim… İnsan, yanılmak ister çünkü yanılgılar ardında uyanış, silkinme ve ayılma barındırır. Bana bu zevki neden tattıramıyorlar? Üzülüyorum. Gene papaza kızıp oruç bozacağız, başka bir şey değil; vakit öldürmek bu… (2)

1. Kerhen

Çiftçi, “Şiiri Özlüyorum” matbuatının 18. sayısının 43. sayfasında Serkan Işın ve Poetik Hars için çeşitli göndermeler ve açıklamalar yapmış. Yazının içeriğinden önce sayfa düzenine bakalım:

Sayfanın sol üst köşesinde Çiftçi Bey’in bir portre fotoğrafı var, fotoğrafın üstünde “Şiir Gözü”(3) yazıyor. Fotoğrafın sağında da “Editörden…” yazıyor ve bu sayfa matbuatın 43. sayfası olarak yer alıyor. Şimdi, benim bildiğim, “Editörden…” yazıları derginin başında olur. Çünkü editör derginin içeriğini tanıtır; bu sayıyla birlikte ne yapmak istediğini, bu amaca nasıl ulaşmaya çalıştığını anlatır ve okuyucuya perdeyi açar. Ama Çiftçi, tersini yapıyor. “Editörden…” yazısının derginin 43. sayfasında olmasının iki sebebi olabilir;

a. “Ağalık” ya da “Astsolistlik” taslamak istiyordur.
b. Konvansiyonel Şiiri kendince savunarak “Görsel Şiir Atılımı” üzerinden prim yapmak istiyordur. Tabii bu da bir “Editörden…” yazısı değildir. 43. sayfada yer alan “ayrık” bir şeydir.
c. Derginin içeriğinden bahsedemeyecektir. Çünkü içerik tıkıştırma, toplama, zorlama ve “sayfa doldurma” mantığıyla -fason işlerle- oluşturulmuştur.(4)

Bu bir.

2. Kerhen

Çiftçi, yazısında “Şiiri Özlüyorum” adlı matbuatın amaçsız olmadığını söylemiş ve amaçlarını

a. Şiir gündeminde tartışmalar açmak
b. Ardı ardına dosyalar düzenleyerek gündem oluşturmak

şeklinde tanımlamış. Bu çabanın yersizliği ortadadır. Çünkü şiir kendisi hakkında söylenen her şeyi yıkma eğilimindedir. Şair de gündelikten kaçar. Şair gündemin, gündeliğin içinde yapamadığı, bu geyiklere inanmadığı için şairdir. Ayrıca, derginin oluşturduğu dosyalar da, tavırlar da, yayımladığı şiirler de, değiniler de yapısal ve duygusal olarak çelişkilidir. Hem de fasondur. Sözgelimi, “Şiiri Özlüyorum”un bir sayısında Hilmi Yavuz konu edilirken, bir başka sayıda Ece Ayhan çıkıp gelebilir karşımıza… Bu gibi çelişik durumları gördükten sonra kimin neye paravan olduğunu düşünelim; “Polemik, retorik arsızlığı, köylü kurnazlığı, pusuculuk, itibar kazanmaya çalışmak…” Başka da bir şey değil. Ben bu numaraları yemem. Her şey ortadadır.

Bu iki.

3. Kerhen

Çiftçi, yazısında benim için “Kendine yazık ediyor, içtenliğin sıkı kumaşıyla konuşamıyor, kendine özgü dinamizmi sergileyemiyor” demiş. Sanırım, külyutmaz karakterimiz, edebiyat kâhyalarına ve edebiyat kâhyası adaylarına karşı tavrımız Nevşehir’e kadar uzanmış. Beğenmiyor ise paketlesin geri göndersin tavrımızı; ben kendimle, İstanbul’umla, içtenliğimle, yaptıklarımla ve yaptıklarımın dozajıyla idare ediyorum. Çiftçilik hizmetine de ihtiyacım yok. Hayatım boyunca da başkalarının üzerinden prim elde etmeye çalışmadım. Çalışmam da. Tekrar ediyorum, her şey ortadadır.

Bu üç.

4. Kerhen

Çiftçi, yazısını Cemal Süreya’nın şiiriyle noktalamış. Şiirde kurt ve köpek karşıtlığı var. Alttan alttan bize köpek, kendisine de kurt benzetmesini yakıştırmaya çalışıyor. Ben ise tarafları “Yumurta ve Taş”a benzetiyorum. Yumurta kendini taşa atsa(gidip kendini taşa vursa) veya taş gidip yumurtaya vursa, sonuçta kırılan gene yumurta olacaktır. Şimdi, buradan, kendisini “Şiir Gözü” olarak ifade eden Çiftçi’ye şu atasözünü de armağan ediyorum:

“Bakmakla usta olunsa kediler kasap olurdu.”

Bu dört.

5. Kerhen

Eğer birileri, sizin masanıza gelip, şapkasını çıkarıp, masaya koyuyorsa bilin ki bu “Sen bunları benim külahıma anlat!” demenin Arapçasıdır. Bu da beş.

Hamiş: “Yallah!”

——————————-

(1) Papaza kızıp “beş kere” oruç bozmak

(2) Burada oturup birilerini savunmak amacında değilim. Çiftçi Bey’in çattığı merci (Serkan Işın) zaten kendini hakkıyla savunabilecek kadar zeki, güçlü ve donanımlı birisidir. Konunun kavramsal ve kuramsal boyutlarını çelişkisiz, güçlü bir temellendirmeyle açıklayabilecek kadar bilgilidir. O da kendi orucunu kendince bozacak… Bundan eminim.

(3) Çiftçi, “Şiir Gözü” başlığını kullanarak benim daha önce bahsettiğim “pusuculuk” mantığını da teyit etmiş oluyor. “Şiir Gözü” başlığı bence “pusuculuk” ihtiva ediyor.

(4) Ki Çiftçi, “Editörden…” yazısında derginin içeriğinden bahsetmiyor bile… Ki Murat Üstübal bu durumu “Panorama” benzetmesiyle çok güzel açıklamıştı. “Şiiri Özlüyorum” matbuatı turistiktir, panoromik bir gezinti gibidir. Başka da bir şey değildir.

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com